𝘷. 𝘪𝘧 𝘺𝘰𝘶 𝘸𝘢𝘯𝘯𝘢 𝘨𝘰 𝘵𝘩𝘦𝘯 𝘪'𝘭𝘭 𝘣𝘦 𝘴𝘰 𝘭𝘰𝘯𝘦𝘭𝘺

347 43 78
                                    

merhabalar, kaos severim.

keyifli okumalar!

Sabah, vücudundaki kırgınlıkla uyandı Chenle. Gözlerini açamadan öksürmeye başlarken soğuk kış güneşi, içeri düşüyordu. Zorla da olsa gözlerini aralayabildiğinde duvardaki saat dikkatini çekmişti, öğleni geçiyordu.

Derin bir nefes alarak hafifçe yorganını itekledi. Odada yalnızdı. Herkes evlerine gitmiş olmalıydı ama normalde tatilleri asla evde geçirmeyen Jisung da ortalarda görünmüyordu.

Belki o da gitmiştir?

Chenle bunu düşünse bile umursayacak durumda değildi. Her yeri ağrıyordu ve nefes almakta zorlanıyordu. Yatakta yana dönerken bakışları komodinin üzerindeki şişeye kaymıştı. Üzerine bir not asılıydı.

Kaşlarını çatarak hafifçe doğrulu ve uzanarak şişeyi aldı. Üzerindeki parşömen parçasını çekip aldıktan sonra notu rahat bir şekilde görebilmişti.

"Madam Pomfrey yolladı. İçtikten sonra birkaç saate iyileşmiş olursun."

Bu kadardı. Kimin gidip söylediği ve buraya koyduğu yazmıyordu. Sadece bu vardı. Odadakiler bu hâlini fark etmiş olabilirler miydi? Ama o uyku mahmurluğu ve tren istasyonuna yetişme kovalamacasıyla bunu yapmaya vakitleri olmazdı. Dün akşam altıncı sınıf oğlanlarının odasında da bir şeyi yoktu. Bu hâlini bilebilecek tek kişi Sungchan'dı ve muhtemelen o koymuş olmalıydı. Yoksa başka... Kimse olamazdı ki.

Chenle bir anlık duraksamadan sonra şişenin tıpasını açtı ve birkaç yudumda içindeki iksiri içti. Yüzünü buruşturarak şişeyi komodine geri bırakırken ufak bir sandviçin de olduğunu görmüştü. Önceki geceden beri bir şey yemediği için onu görene kadar farkında olmadığı açlığını hissetmeye başlamıştı. Sungchan'a teşekkür için bir mektup göndermeyi düşünürken bu sefer sandviçe uzandı ve ağır ağır yemeye koyuldu. Bu sırada bakışları penceredeydi. Bahçe boştu, herkes evine gittiği için ortalıkta gezinen kimse yoktu. Kar, az da olsa yavaşlamıştı. Tozutuyor bile denebilirdi. Önceki gece karın altında o kadar vakit geçirince hasta olması normaldi tabii, zayıf bir bünyesi olduğunu unutmuştu. Sandviçi yedikten sonra ayaklandı ve su içti. Ardından ağır adımlarla banyoya girdi ve güzelce yıkandı. Sıcak su vücudunun kırgınlığını almada iksire yardım etmiş gibiydi, yine de yorgundu.

İyice kurulandıktan sonra önceki geceye kıyasla temiz bir şekilde yatağına girdi. Hafifçe burnunu çekiyor ve öksürüyordu. Ateşinin düşmeye başladığını hissediyordu, gittikçe daha da mayışıyordu. Odanın sessiz ve sıcak ortamı onu yutuyordu. Tatlı karanlığa iyice çekilmeden önce hayal meyal odanın kapısının açıldığını duydu. Birinin yatağına yaklaştığını görebiliyordu ama uyku o kadar tatlıydı ki, o kişiye odaklanmak yerine kendini uykunun kollarına bırakmayı tercih etmişti.

*

Gerçekten de birkaç saat sonra uyandığında Chenle, kendisini oldukça dinç hissediyordu. İksir işe yaramıştı, sanki günlerce dinlenmiş gibi hastalığını alıp götürmüştü.

Ayaklanarak yatağını topladı ve üstünü değiştirdi. Pijamalarının yerine kalın bir kazak ve rahat bir eşofman altı geçirmişti. Duvardaki saate baktığında beşe yaklaştığını gördü. Odada hâlâ yalnızdı, demek ki Jisung gerçekten gitmişti. Demek ki Jisung, ailesinin tavırlarına katlanabilecek kadar nefret ediyordu ondan artık.

Bir süre ne yapacağını bilemeyerek öylece odada adımladı. Ardından çantasına ilerledi ve tılsım kitabını çıkardı. Asasını cebine koyduktan sonra kitabı koltuk altına sıkıştırarak odadan çıktı. Yemeğe kadar biraz yeni öğrendikleri büyülere göz atabilirdi; hem zaman geçirmiş, hem de çalışmış olurdu. Düştüğü duruma hayret ederek yüzünü buruşturdu.

if i was next to you // chen.sungUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum