𝘪𝘹. 𝘸𝘦 𝘤𝘢𝘯'𝘵 𝘳𝘦𝘢𝘤𝘩 𝘦𝘢𝘤𝘩 𝘰𝘵𝘩𝘦𝘳𝘴 𝘩𝘦𝘢𝘳𝘵

304 42 73
                                    

selamlar!! normalde diğer bölüm final olacak diye düşünmüştüm, tam da onuncu bölümde olacağı için rahattım ama o zaman bölümlerin zaten uzun değillermiş gibi daha da uzun olmaları gerekiyordu, böyle bayaaaa uzun. o yüzden on birinci, en kötü on ikinci, bölüm final! 

bir süredir hiçbir şeyi düzene sokamadığım için yazarken sıkıntılar oluştu ama tamamlanmak üzere, o yüzden önümüzdeki iki hafta içinde bitmiş olur diye düşünüyorumm

her neyse! bu arada, sorunuz varsa sorabilirsiniz çekinmeden hehe

kalanını tamamlamaya gidiyorum, iyi geceler!!

Chenle, kütüphaneye giden koridorda ilerlerken yorgundu. Gözleri kapanıyordu, bir adım atacak hâli yoktu ve çevresinden bihaber olacak kadar dalgındı. Akşam yemeği saati olduğunu ve koridorun tenha olduğunun farkında değilmiş gibiydi. Meşalelerin aydınlattığı koridorun sonundan içeri girmeyi başaran soğuk tir tir titretiyordu bedenini. Sıcacık odasında uyuyor olmayı isterdi fakat Sungchan'a derslerde yardımcı olacağını söylemişti. Sungchan'ın, o gün tılsım dersinde ertesi gün hafta sonu olduğu için dinlenebileceklerini ve daha rahat çalışabileceklerini söylediği ise aklında bile değildi.

Yanında kalan duvara yaslana yaslana ilerliyordu neredeyse. Ellerinin titremesinin gözle görülecek kadar şiddetli olduğunun ve onu görünce koridorun başında kalan Jisung'ın endişeyle gözlerini üzerinden ayırmadığının farkında değildi.

Ona bakarsanız birkaç gündür devam eden yoğunluğunun getirisiyle düşmüş omuzlarını, ağır adımlarını, boş bakışlar atan gözlerini ve asılmış yüzünü görebilirdiniz. Tüm bu S.B.D koşuşturması arasında yaklaşmış ve gelip çatmış olan Quidditch maçı için birkaç gündür de dur durak bilmeden antrenman yapmakla yükümlüydü. Her derse zaman ayıramıyordu, bu yüzden bulduğu her boşlukta soluğu kütüphanede alıyord,u ki özellikle bir süredir görse de alışamadığı kişiyle karşılaşıp duruyordu. Chenle, ona söylediği her bir lafı yuttururcasına ders çalışıyordu ve anladığı kadarıyla bunun sebeplerinden birisi Jung Sungchan denen oğlandı. Onlar yemekte konuşurken duymuştu bir keresinde, Sungchan çalışmaya zaman bulamadığından onun da eksiklerini kapatabilmesi için hiç olmadığı kadar fazla çalışıyordu ki bu yüzden onu da aynı Jisung gibi yürüyen ölüden farksız bir şekilde görmeniz oldukça olasıydı.

Aynı o an gibi. Chenle'nun hasta olduğuna çok kez şahit olmuştu ama bu sefer farklıydı. Jisung onu hiç o kadar yorgun gördüğünü hatırlamıyordu. Yemeğe de mi gitmeyecek? diye bir endişe içini kaplarken kaşlarını çatmıştı. Chenle'nun duraksayıp duvara yaslandığını görünce endişesi daha da artmıştı. Kendisine engel olamadı ve birkaç adım attı. Chenle hâlâ öylece durmaya devam ediyordu, başka birinin varlığının farkında değildi. Bir elini duvara yaslamış, ayakta kalmaya çalışır gibi bir hâli vardı. Diğer elindeki kitabı sıkı sıkı tutuyordu, elinin titremesi kitaba da yansıyordu. Jisung şaşkınca ilerlerken her ne kadar yanından geçip gitmeyi planladıysa da asıl isteği yanında durmaktı. Nesi olduğunu sormak, biraz sohbet etmek belki de. Eskiden olduğu gibi, ama artık bunu yapamazdı.

Ona bakmamaya çalışarak ilerlerken boş koridorda tok bir ses yankılandı. Tedirgin bakışlarını sesin geldiği tarafa çevirdiğinde Chenle'nun elindeki kitabın yere düştüğünü görmüştü. Bakışlarını Chenle'ya çevirdiğinde ise duvara yaslı bir şekilde kayarak yere oturduğunu fark etmişti, ama bilinci yerinde değil gibiydi.

"Chenle-" Jisung çantasını attırarak endişeyle yanına gittiğinde gerçekten de bilincinin kapalı olduğunu görmüştü. Hızlıca onun da çantasını çıkarırken etrafı kolaçan ediyordu bir yandan da. Kimsenin olmadığını görünce belinden tutarak kaldırmaya çalıştı ama onu öyle baygınken götürmesi imkansızdı. Dudaklarını dişlerken bir an tereddüt etse de kollarını sırtından ve dizlerinin altından geçirirken tereddütü geldiği gibi gitmişti.

if i was next to you // chen.sungWhere stories live. Discover now