8

9K 14 6
                                    

Hiçbir şeyim yoktu. Beni seven bir ailem. Yuva diyebileceğim, içinde kendimi güvende hissettiğim bir evim. Tek bir şeyim vardı. Her haliyle hayatıma renk katan, yıllardır bütün eksiklerim olmak için çabalayan tek bir şey!

Ve ben ona yaşadığım her an ihanet ettim.

Elimdeki telefonu kıracak kadar sıkı tutarken kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Sakin kalmakta oldukça zorlanıyordum. Nefes al, nefes ver Hayal, sakin.

Birkaç saat önce Deniz'i akşam yemeğine davet etmiştim, hem de kendi evime. Aslında sorun bu değildi. Ben Deniz'i davet ederken, yemekleri Renk'in yapacağını hayal ediyordum, fakat çok sevgili arkadaşım kesin bir dille meşgul olduğunu ve bana yardım edemeyeceğini ama onun yerine Rüzgar'ın seve seve destek çıkacağını söylemişti. Rüzgar'ın!

Onu bir haftadır görmüyordum...

Vazgeçirmek için elimden geleni yaptım, fakat onca çabalamam karşısında sadece güldü ve Rüzgar'ı arayacağını söyledi. Geçen hafta olanlardan sonra Deniz ile aramı düzeltmem için ve o bardaki teklifi kabul etmem için üzerimde kurduğu onca baskı yetmiyormuş gibi, bir de beni yemek konusunda yalnız bırakmış olması işleri iyice zorlaştırıyordu. Tanrı aşkına ben Rüzgar ile yemek falan yapamazdım!

Sımsıkı tuttuğum telefonu yattığım yerde görebileceğim bir pozisyona getirip, son kez şansımı denemek için Renk'in isminin üzerine tıkladım ve telefonu kulağıma götürdüm. En ufak bir zaman bile kaybetmeden hattın öbür ucundan sesi duyulduğunda kaşlarım havalandı. "Beni mi bekliyordun sen telefonun başında?"

"Ah hayır bal, Rüzgar ile konuşuyordum."

İçimden lütfen kabul etmemiş olsun diye geçirsem de biliyordum ki bu Rüzgar için bulunmaz bir fırsattı. Kendisini beni üzmeye programlamış bir robot gibiydi ve avı evde ona muhtaç bir şekilde bekliyordu. Yine de bir umut diye geçirdim içimden ve "Renk hiç gerek yok, hem bak internette bir sürü tarif var. Hiç olmadı paket servis ne güne duruyor," dedim ağlamaklı sesime aldırmadan.

Art arda hızlıca sıraladığım kelimeler karşısında birkaç saniye sessizlik oldu. Bu, içimde küçük bir umut kırıntısının hareketlenmesine neden olunca, merakıma yenik düşüp "işi varmış değil mi," diye sordum.

"Ah hayır tabi ki Hayal, seve seve yardım edeceğini söyledi. Ayrıca seni şarkı söylemen konusunda ikna etmeme de yardımcı olacakmış."

Yine mi bu konu?

Gözlerimi devirdim. Bunu Renk görmemişti ama bir türlü çözemediğimiz bu durumdan ne kadar sıkıldığımın sesime de yansıdığına emindim. "Renk şu konuyu kapatsak mı artık? Kabul etmeyeceğimi daha kaç kere söylemem gerekiyor acaba?"

Dudaklarını büzmüştü, buna emindim. "Of Hayal, ne olur bir kere de kendin için bir şey yapsan. Bak senin için bir hafta düşünme süresi istedim. O süre yarın doluyor ve ben Timuçin abiye olumsuz bir cevap vermek istemiyorum."

"Cevabın olumsuz olacak arkadaşım, üzgünüm. Bir kere şarkı söyledim diye bunu kendime iş haline getirmeye niyetim yok. Bu kadar fazla insan içinde olmak bana göre değil ve sen bunu bile bile bir haftadır beynimi yiyorsun!"

Benim de sabrımın bir sınırı vardı. Tabi ki şarkıcı olmayacaktım. Bu, benim için oldukça fazlaydı. Bunu o geceden beri Renk'e anlatamamıştım. Bana iyi geleceğini söyleyip duruyordu. Fakat biliyordum, bana iyi falan gelmeyecekti. Daha fazla dibe çekilecektim. Rüzgar ile aynı yerde olmazdı, imkanı yoktu.

"Rüzgar yarım saate evde olur, lütfen ona kibar ol," dedikten hemen sonra telefonu suratıma kapattı. Hala sımsıkı tuttuğum telefonun ekranına bir süre öylece baktım ve o ana kadar tuttuğumu fark etmediğim nefesimi serbest bıraktım.

Renkli Hayaller Balonu 🎈Where stories live. Discover now