4

11.1K 287 8
                                    

O teknede hayatımın sonuna kadar yaşayacağımı biliyordum. O teknede çürümeye mahkum olduğumu biliyordum ve bu sürenin mümkün olduğunca kısa olmasını umuyordum. Fakat, beni öldürenin bir dalga olacağını tahmin etmezdim. Deniz her zaman o kadar durgundu ki... Küçük teknemin ona dayanamayacağının farkındaydım. O dalga ikimizi de yerle bir edecekti.

Ben, boğulacaktım. Teknem, paramparça yaşamaya devam edecekti.

Ölmekte sorun yoktu. Dünya üzerinden bir beden silinir giderdi. Kimse yokluğunu fark etmezdi belki. Teknem hariç. Biz bu yola onunla beraber çıkmıştık. Ben yıllarca onun sırtına yaslanmıştım. Onun denizin üzerinde paramparça yosun tutmasına izin veremezdim. Onu tek başına bırakamazdım. Gerekirse yaşardım ama onu o halde bırakmazdım. Belki de bazı yükleri artık benim sırtlanmamın vakti gelmişti.

Yapabileceğim tek şey, o dalganın bir seferlik olduğunu düşünmek ve onunla savaşmaktı. Buna gücüm var mıydı bilmiyordum ama deneyecektim.

O dalga bizi alabora edemeyecekti.


"Seni hatırlıyorum Hayal."

Avuç içi parmaklarıma dokunduğu anda midemdeki ölü kelebekler birden kıpırdanmaya başladılar. Yanaklarımın yanmaya başladığını hissettiğimde, karanlıkta olduğumuza şükrettim. Bu halimi görmesi işleri kolaylaştırmak bir yana, iyice zora sokardı.

Beni hatırlıyordu. Beni. Hatırlıyordu.

Hayır. Hayır. Hayır. Beni hatırlaması hiç iyi değildi.

Kahretsin ki, mantıklı düşünemiyordum. Parmakları elime baskı uygularken aklımı toplayamıyordum. Hızlı bir şekilde elimi kapının kulpundan çektim ve bir adım geriledim. Barın içerisinde dönen ışıklar ikimizin de yüzünü yalayıp geçerken yüzündeki şaşkın ifadeyi görmemi sağladılar. Eş zamanlı olarak başını hafifçe yana yatırdı ve aramızdaki mesafeyi kapatmak için bana doğru bir adım attı.

Hayır. Lütfen, gelme. Lütfen.

Gözlerimiz birbirine sabitlendiğinde sarsak bir geri adım daha attım. Gözlerinde ne bulmayı umuyordum ki? Pişmanlık mı? Özlem mi? Korku mu? Hiçbirisi yoktu. Sadece meraktı orada bana öylece bakan. Koskocaman arsız bir merak!

Başka bir şey söylemesini ve bana yol göstermesini bekledim fakat o bana sadece ama sadece meraklı gözlerle bakmayı tercih etti. Aramızdaki bu saçma bakışmanın bitmesi için ilk adımı atmam gerektiğine karar verince dudaklarım aralandı. "Neden bahsettiğini anlamıyorum?"

Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı ve başını sağa sola salladı. Tanrım, o kadar güzeldi ki, olduğum yerde öylece günlerce aylarca onu hiç sıkılmadan izleyebilirdim. "Ben de, bana neden dokundun diye ortalığı ayağa kaldırmanı bekliyordum. Sonuçta bu senin için büyük bir sorundu değil mi Hayal?"

İşte şimdi tam anlamıyla köşeye sıkışmıştım. Korkakça bir adım daha gerilediğimde hiç vakit kaybetmeden aramızdaki mesafeyi tekrar kapattı. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. İşin kötüsü, ne yapmaya çalıştığımı da anlamıyordum. O dalga beni, bizi alabora etmesin istiyorsam, ona saçmaladığını veya beni biriyle karıştırdığını söyleyip, bana dokunduğu için ortalığı ayağa kaldırıp Renk'in yanına geri dönmeliydim. Sadece geri adımlar atıp bana gelmesini izlemek bu listenin içinde yoktu.

"B-ben..," durdum ve nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. O ana kadar nasıl bir halde olduğumu fark etmemiştim bile. En sonunda sakinleştiğimde hala bana aynı şekilde bakan Rüzgar'ın gözlerine odaklandım ve inandırıcı olmayı diledim. "Ben, gerçekten neden bahsettiğini anlamıyorum Rüzgar."

Renkli Hayaller Balonu 🎈Where stories live. Discover now