2

11.2K 282 1
                                    

            "Şu dünyaya ilk başta kelebek olarak gelmek isterdim. Tamam; belki tanıyamazdım insanları, bilemezdim bir günde kalplerindeki kötülüğü ama yine de belki denk gelseydim zaten bir günlük ömrü olan bir kelebeği canice katleden birine, bilirdim beni ne beklediğini. Şaşırmazdım başıma gelenlere.Şaşırmazdım dünyanın adaletsizliğine."


Adını bile bilmediğimi, neden bilmediğimi sorgulamadığımı o anda fark ediyordum.

Rüzgâr.

Gerçekten de adı gibiydi. Rüzgâr gibi bir anda esip geçen, insanın yüzüne tokat gibi çarpan ve çarptığı yerde izini bırakan...

Dört aydır hayatımı kabusa çeviren adamın adı Rüzgar'dı. Renk'in dört aydır sevgilisi olan adamın adı Rüzgar'dı.

Çatık kaşlarıyla bana doğru bir adım attığında ellerimi, titredikleri anlaşılmasın diye birbirine kenetlemek durumunda kaldım. Hala beni bir yerden çıkarmaya çalışıyor olması çok muhtemeldi. İçimde bir yerlerde dört aydır beni unutmamasını dilerken, aslında böyle bir şeyin hiç gerçekleşmeyeceğini söyleyen mantıklı tarafım yine haklı çıkmıştı. Gerçek, kanlı canlı karşımda duruyordu. Bana doğru tanışmak için elini uzattığında, ne yapacağımı bilemez halde oturduğum yerde kıpırdandım.

Cesaretimi toplayıp gözlerine son bir kez beni tanıyıp tanımadığına emin olmak için baktığımda bana içten bir şekilde gülümsedi. Tabi ki hatırlamıyordu. Ben onun için şu anda sevgilisinin ev arkadaşı veya huysuz en yakın arkadaşıydım ve benimle iyi bir başlangıç yapmaya çalışıyordu.

İkimizin de bakışları hala bana uzattığı eline doğru kaydığında bir an elimi uzatmak istedim. Dört ay sonra tekrar dokunmak istedim ama yapamazdım. Nasıl davranmam gerektiğini bile bilmiyordum ki... O sırada, Ayten teyze imdadıma yetişti ve "Hayal, kimseyle temas kurmaz Rüzgar oğlum," diyerek durumu açıkladı. Ona minnettar olduğumu anlatan bakışımı attığım sırada Renk neşeli bir şekilde salona daldı ve kollarını Rüzgar'ın boynuna doladı. O anda içimde bir şeylerin kırıldığına yemin edebilirim. Sanki bütün vücudum incecik camlardan oluşuyordu ve o anda bir parçam bana veda bile etmeden tuzla buz olmuştu.

Bu olanlar çok fazlaydı. Hayır, buna katlanamazdım. Daha dört ay önce yaşadıklarımı hazmedememişken şu an olanlara nasıl dayanabileceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bu adamın en yakın arkadaşımın sevgilisi olmasına dayanamazdım. Oturduğum yerden bir anda fırlayınca Ayten teyze olduğu yerde sıçradı. Açık konuşmak gerekirse, Ayten teyzenin korkması umurumda bile değildi. Ne ile karşı karşıya olduğumu bilseydi o da bana hak verirdi, biliyordum ama anlatamazdım ki. Ben bu işte yalnızdım. Ben bu hayatta olduğu gibi bu işte de yapayalnızdım.

Bir açıklama yapmadan, Ayten teyzeden özür dilemeden hızlı adımlarla odama ilerledim. Renk'in arkamdan bağırışlarını duyabiliyordum ama şu anda ona verebilecek mantıklı bir cevabım yoktu. Mantığım oldukça devre dışıydı. Bir an önce bu evden çıkıp gitmem ve aklımı toparlamam gerekiyordu. Başka bir şey düşünemiyordum.

Odanın kapısı hızla açıldığında gözümün kenarında akmak için hazırda bekleyen yaşlarıma oldukları yerde dursunlar diye yalvardım. Renk'in geldiğini biliyordum ama arkamı dönmedim, dönemedim. Evet, belki gözyaşlarım beni dinlemişti ama yine de güvenemiyordum ne onlara ne kendime. Ağladığımı görürse yine sorgulamaya başlayacağını biliyordum. Şu anda mantıklı davranmadığımı ve Renk'i oldukça zor bir durumun ortasında bıraktığımın da farkındaydım ama hareketlerimi kontrol edemiyordum.

Onu odadan göndermek adına "Renk, hazırlanmam gerekiyor lütfen beni yalnız bırakır mısın," diye sordum. Ruhsuz kahkahası odamın duvarlarında yankılandığında, gözlerim yanmaya başlamıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "bugün için daha iyi bir planın olduğunu bilmiyordum," dedi imalı bir şekilde. Bana kırgın olduğu her hareketinden, sesinin tonundan belli oluyordu. Renk, haklıydı ve bunu gizleme gereği duymuyordu. Bu durum da işleri benim açımdan daha da zorlaştırıyordu.

Renkli Hayaller Balonu 🎈Where stories live. Discover now