3.6

2.8K 210 177
                                    

Üzerimdeki sweati düzeltirken 'erkekler' için olan lavobadaki kız gurubuna baktım. Makyajlarını tazelerken Omii ile aynı kabinden çıkmamamızı sorun etmemiştiler.
Gerçi onların burada olmaları doğru muydu bilmiyordum.

Omii alnına düşen saçlarını düzeltirken hızlı yürümem için beni itmeye başlayınca sorgulamayı kesip adımlarımı hızlandırmıştım.
Yerde sızıp kalan insanları ezmemek adına dikkatli yürüyordum.
Rastgele çalan müziklere karşılık salonun ortasında sürekli dans eden ve duygu değişimi yaşayan arkadaşlar bitkin düşmüş gibi sadece sağa sola sallanıyorlardı.
Omii'nin iğrenen bakışlarını yakaladığımda gözlerimi ona çevirip gülümsemiştim.

"Dışarıya çıkmak ister misin?"

Teklifimi kafasıyla onaylayarak önündeki uyuyan bedene basmamak için çıkışa doğru büyük bir adım atmıştı.
Ve yine yavaş yürüdüğüm için kızmasın diye hızlı adımlarla onu takip ediyordum.
Bir kaç saatten fazla kaldığımız büyük, müzik sesinin her yerden yankılandığı salondan başarıyla sessiz bir ortama çıkabilmiştik.
Yüzüme vuran soğukluk çıktığımız bunaltıcı ortamdan kurtulduğuma mutlu etmişti.
İkimizde konuşma ihtiyacı duymadan binanın önündeki bahçeye ilerlerken yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum.

"Neye gülüyorsun?"

Omii maskesini cebine yerleştirirken bir kaç adım arkasında kaldığım için bana dönmek zorunda kalmıştı.

"Bir sebebi yok."

Cevap verirken istemsizce daha çok gülmüştüm ama gerçekten bir sebebi yoktu.
Mutluydum ve en büyük mutluluk sebeplerimdendi kendisi. Ona bunu söylemek yerine kendime saklamayı tercih etmiştim.
Bir yedi adım falan atıp daha fazla yürümemek için kendimi çimenlerin üzerine bırakmıştım. Omii'de benim durmamla durmuş başımda dikilmeye başlamıştı. Ayakta kalmaması için yanımdaki boşlukta kolumu sallamıştım ve söylenmesine izin vermeden yalvaran bakışlarımı göndermiştim.
Nefesini verip yanıma oturduğunda benim gibi yatması için kolunu çekmeye başlamıştım.

"Bir kerede beni zorlamasan olmuyor mu?"

Hâla kolunu kendime çekmeye devam ederken beni daha fazla yormadan uzanmasını için ısrar ediyordum.
Bir kaç saniye yüzüme bakıp çimenlere uzandığında üst üste aldığım zaferlerim egomu beslemekle meşguldü.
Kolunu tutmayı bırakıp elini elime kenetlemiş gökyüzündeki yıldızlara çevirmiştim gözlerimi.
Kesinlikle bu gecedeki yıldızlar her zamankinden daha parlaktı.

Bir kaç dakika sonra yıdızları izlemek sıkıcı gelmiş ve Omii'ye dönmüştüm.
Sizi temin edebilirdim ki; yıldızlardan daha parlak, Ay'dan daha güzeldi. Daha dikkatli baktığımda; gözlerini kapatmıştı, dinleniyor gibi gözüküyordu. Tuttuğum elini bacaklarımla birlikte kendime çekmiştim.
Muhtamelen hareketliliğimden dolayı gözlerini aralamıştı. Bana döndüğünde öylece bakışıyorduk yine.
Bakışmamızı saate bakarak bölmüş gülerek tekrar bana bakmıştı.

"Gece yarısındayız."

"Ee?"

Kendimi Omii'nin yere dağılmış kıvırcık saçlarına dokunmamam konusunda zorlarken beni aydınlatmasını beklemiştim.

"Külkedisi'nin sihri bu saatte bitiyordu."

Saniyeler içinde kendimle verdiğim iç savaşımı kaybedip elimi saçlarına uzattığımda dudaklarımı büzmüştüm.

"Biliyorsun, ben gerçekten Külkedisi değilim. Ama eğer olsaydım; gitmezdim."

Saçlarını okşarken cevap verdiğimde kafasını eğmiş saçlarını rahatça oynamama izin vermişti. Yavru kedilere benziyordu ve bunun ne kadar tatlı olduğunu tarif bile edemezdim.
Yüzüme tekrar bir gülümseme yayıldığında elinin üzerindeki elimi daha sıkı tutmuştu.

"Atsumu,"

"Hım?"

"Eğer gerçekten Külkedisi olsaydın; gitmene izin vermezdim."

Sesinin yumuşaklığı ve söylediği şeyler; beni ağlatmak için yeterli sebeplerdi.
Ama ağlamak yerine aynı yumuşak tonda gülmüştüm.
Yavaşça doğrulup boşta kalan elimle onu tamamen düz yatırdığımda bedeninin üzerindeki yerimi almıştım. Kısık gözlerine ve yine anlamamış bakışlarını görmemle sırıtmıştım. Aramızdaki tatlı atmosferi bozsamda hâla duygusal tarafım ağlamak için hazırlık yapıyordu.

"Pekala yakışıklı prens, ikinci tur için hazır mısın?"

Sorduğum soruyla karşılık tek eliyle yüzünü kapatıp gülerek nefesini vermiş; omzumdan itip aniden pozisyonlarımızı değiştirmişti.
Üzerime her hangi bir ağırlık vermemişti ama yarattığı baskıyı hissedebiliyordum.

"Sen hazırsan bende hazırım."

Şimdi ise o sırıtıyor ben öylece bakıyordum.
Omii işini kesinlikle biliyordu.
Kollarımı kaldırıp boynuna sıkıca sarıldığımda dengesini kaybetmiş ve üzerime düşmüştü.
Gülerek onu boğarcasına sarılmaya devam ettiğimde bir bebek gibi mızmızlanıyordu.
Aslında çok sık dile getirmesemde Omii her konuda mükemmeldi, her zaman çok iyi görünüyordü, çoğu zaman düşünceliydi, kavga etsekte iyi anlaşıyorduk, en önemlisi beni seviyordu.
Sanırım onu kaybetmek hayatımın en büyük hatası olurdu.





Öhm finaldi bu-
Asla final konusmaları yapamıyorum affedin🥺
36 bolum boyunca sizi tatmin edebildigimi umuyorum
DESTEGINIZ VE DIGER SEYLER ICIN TESEKKUR EDERIM SEVILIYOSUNUZ BEBISLERIM🤧💕

asexualWhere stories live. Discover now