1.2

2.8K 281 361
                                    

Sakusa'nın verdiği kıyafetleri giymiştim ancak hâla gömleğin düğmelerini kapatmakta zorlanıyordum.
Nedensizce ellerim titriyordu, sanki kendi düğünümdü.
Sinirlenip aynanın uzağında, ama yinede karşısında olan tekli koltuğa oturdum.
Bir yandan kendime bakarken; neden heyecanlandığımı bile anlamış, sakinleşmeye çalışıyordum.
Beyaz ağırlıklı bir takım vermişti ama takım mıydı gerçekten bilmiyorum.
Kapının tıklatılmasıyla nefesimi verip yüzümü ellerimin arasına aldım.

"Atsumu, odamı sahiplenmeye karar verdiysen bunu konuşabiliriz ama önceliğimiz nikah tamam mı?"

"Of biliyorum be!"

"Çıkmayı düşünüyorsun musun o zaman? Annemi bile bu kadar fazla beklemedim ben."

Bebek gibi mızmızlanmasını daha fazla çekmemek için aynada kendime son bir kez bakıp ayağa kalktım.
Kapıyı açmak için kolumu uzattığımda benden önce davranıp kapıyı açmıştı.
Yine saçma, uzun ve boş bakışmalarımızdan birini yaşıyorduk.
Her zaman ki gibi o bölmüş, geçmem için kapının girişinden çekilmişti.

"Yakışmış."

Gerginlikle kapıdan geçip saçlarımı düzelttiğimde ondada oluşan garip gerginliği fark etmiştim.

"Sağol, sanada."

Bir kez daha garipçe bakışmamızı gülerek bölmüştü.
O kadar tatlı gülmüştü ki şerefsiz istemsizce bende gülmüştüm.

"Teşekkür ederim."

"Annenin nikahına geç kalacağız."

Önden yürümeye başladığımda o da yavaş adımlarla arkamdan söylenerek geliyordu.

"Kimin yüzünden olduğunu düşünüyorsun?"

"Kesinlikle benim değil."

Bahçeye çıktığımızda yakınlardaki boş masaya geçtik.
Şanslıydık ki tamda nikahın başladığı anda gelmiştik.
Bayan Kiyoomi'nin gülümsemesi bizi görünce genişlemiş, ingilizce hocasının ise dikkatini yeni çekmiştik, küçük bir el sallamayla karşılık verip Omii'ye baktım.

"İki anneye sahip olmak nasıl bir his?"

"Çoğu zaman iyi."

"Peki yemeği kim yapıyor?"

"Ben."

"İki annen varken mi?"

Üstelik yemek yapmayı bile biliyormuş.
Bazen kendimi yeteneksiz hissediyorum.

"Güzel yapamıyorlar,"

Şaşırmak ve gülmek arasında gidip gelirken tekrar annelerine baktım.

"Duymasınlar."

Omuz silktiğinde nikah memurunun koltuğa oturmasını seyrettik.
Kalabalıktan gelen gürültü, mikrofonun tiz sesiyle bölünmüştü.

"Öncelikle herkes hoşgeldi, burada bulunma sebebimiz karşımızda bulunan çiftimizin mutluluğuna ortaklık etmek."

Alkışlar nikah memurunun sözünü kestiğinde bir süre beklemek zorunda kalmıştı.

"Nikaha başlamadan önce şahitlerimizi masaya davet ediyorum."

Elindeki kağıda bakıp tekrar kalabalığa baktı.

"Miya Atsumu,"

Gururla ayağa kalkarken Omii'ye baktım.
Bunu bekliyormuş olmalıydı ki resmen şaşırmayan tek kişiydi.
Osamu ve Suna'nın olduğu masaya baktığımda el hareketi çekmemek için zor duruyordum.
Onlar için itici bir gülümseme atıp masadaki yerimi aldım.

"Ve Kiyoomi Sakusa."

Nikah memuru elindeki kağıdı masaya bıraktığında Omii yanıma oturmuştu.

"Sen nasıl şahit oluyorsun ki?"

Fısıldayıp ona sorgular gibi baktığımda sandalyesini düzeltmekle meşguldü.

"Annemin şahidi sensin muhtamelen ve bende Sakura'nın."

Baya mantıklıydı.
Kafa sallayıp önüme döndüğümde nikah memurunun tekrar söze girmesini bekledim.

"Siz Kiyoomi Rui, Yokota Sakura'yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!"

"Yokota Sakura, siz Kiyoomi Rui'yi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!"

İki cevapta aşırı hızlı gelmişti.
Memur memnun bir ifadeyle bize döndüğünde bir miktar gerilmiştim.

"Sakusa Kiyoomi ve Miya Atsumu şahitlik ediyor musunuz?"

"Evet."

Omii'nin sakin sesine karşılık kaşlarımı çattım.
Bu çocuk hiçbir zaman gerilmiyordu.
Nikah memurunun bana uzattığı mikrofona hiç bir sorunum yokmuş gibi neşeyle yaklaştım.

"Evet."

"O zaman bende sizi eş ilan ediyorum! Mutluluğunuz daim olsun."

Yine etraf alkış sesleri dolduğunda hepimiz ayağa kalkmıştık.
Memur tebrik etmesini bitirdikten sonra bende tek tek sarılıp tebrik etmiştim.
Omii böyle bir zahmete girmemişti, köşede öylece bekliyordu.
Ben annelerini tebrik etmekle uğraşırken o yanına gelen görevliyle uzaklaşmaya başlamıştı.
Neden olduğunu anlamamıştım.
Muhtamelen bir sorunu halledememişlerdi.
Onun gittiği kısa arada Osamu ve Suna'nın yanına gidip onlarla uğraşma gereği duymuştum.

"Selam ezikler."

Kalabalığın benim gittiğim yerde artmasıyla buralar daha sakin ve gürültüsüz kalıyordu.
Sırıtıp karşılarındaki sandalyeye oturduğumda umursandığım pek söylenemezdi.

"Birileri herkesin gözünde fazla ünlü."

"Şansın iyi gitmiştir."

Osamu'nun alaycı gülüşüyle yüzüne yumruk atasım gelmişti.

"Onun dışında nasıldı? Kaldırabildin mi?"

Suna'nın imaları sayesinde Sakusa ile girdiğimiz iddayı hatırlamıştım.
Onun yanındayken bile utanıyordum nasıl kaldırabilirdim ki?

"Of hayır,"

Aniden değişen modum beni mutsuz olmaya sürüklemişti.

"Neden yapamıyorsun Atsumu?"

"Adamın şeyini kaldırmasının kolay olduğunu mu sanıyorsun?"

Suna'nın ciddileşmesini Osamu dalga geçerek bozuyordu.
Hangisi kardeşimdi bilmiyordum.
Sözlükte şerefsizliğin karşılığı Osamu'ydu resmen.

"Geldiğim gibi gitmeme sebep olduğunuz için teşekkür ederim."

Sandalyeden kalkıp tam gidecekken enseme aldığım darbeyle gözlerim kararmıştı.
Kendimi ayakta durmak için zorlasamda duramamış yere yığılmıştım.
Ve gördüğüm son şey Osamu'nun piç sırıtışıydı.

asexualWhere stories live. Discover now