3.5

2.3K 235 158
                                    

Tanrım, Atsumu sus artık."

Suna yüzunü elleriyle kapatıp bedenini Osamu'ya yaslarken söylenmeye devam etmişti.
O Samu'ya benim hakkımda şikayetlerini dile getirirken bende ona kısa süreliğine konuşma hakkı tanıyordum.
İkiside seçtiğimiz dörtlü masadan pişman olmuş gibi görünüyorlardı. Belgelerimizi almış, yapacağımız küçük kutlamanın hazırlıklarının bitmesini bekliyorduk.
İtici bir gülümsemeyle başka bir saçma hikaye anlatmak hazırlanmaya başlamıştım ki karşıdan Omii'nin geldiğini görmemle biraz daha bekleme gereği duymuştum.
Aslında Omii kırk beş dakika önce lavaboya gitmek istediğini söyleyip aramızdan ayrılmıştı.
O kadar süre orada ne yaptığını düşünme zahmetine bile girmeyecektim.

"Bunu anlatmam gerekiyor ama!"

Kıvırcık, yanımdaki yerini alırken Suna söylediklerimi umursamayıp heycanla doğrulmuş; elindeki telefonu bile bırakmıştı.

"Sonunda! Sakusa, lanet sevgilini buradan al ve çenesini sonsuza kadar kapatmasını sağla."

"Hey, ben buradayım."

Kaşlarımı çatıp kollarımı göğsümde birleştirdiğimde alındığımı bile umursamadan yakın arkadaşım dediğim kişi umutla Omii'ye bakmaya devam ediyordu.
Omii'nin beni koruyacağını düşünmüyordum; o da beni vurmak için fırsat kollayanlardandı. Yinede tatlı bir gülümsemeyle beni kanatlarının altına almasını beklemiştim.

"Yapabilecek olsaydım; inan şimdiye kadar yapardım."

Her zaman ki gibi maskesini özenle düzeltmiş sandalyesini masaya yaklaştırmıştı.
Onu izlerken gözlerimi kısıp yüzümdeki tatlı gülümsemeyi silmiştim.
Bu kesinlikle beklediğim cevaptı.
Ve şanslılardı ki; saniyeler içinde gürültülü müzik etrafı ele geçirmiş olmasaydı üçünüde ölümüne rahatsız etmek için zamanımı rahatça harcayabilirdim.

Boş geçen dakikaların ardından çalan slow müzik sayesinde Suna Samu'yu dans etmek için sürükleyerek masadan kaldırmıştı.
Osamu dövüşmekte, voleybol oynamakta, yemek yapmakta ve sınavlarda ne kadar iyi olsada dans edemiyordu. Dalga geçerdim elbette ama Omii'yle geçirmek istediğim saniyeler onu izleme isteğimin önüne geçiyordu.
Dudaklarımı büzük yalvaran bakışlarla telefon oynayan Omii'nin koluna sarılmıştım.

"Omii, beni dansa kaldırmayacak mısın ya?"

"Hayır,"

Telefondan başını kaldırmadan konuştuğunda umursanmamanın verdiği acıyla koluna daha sıkı sarılmıştım.

"Cidden mi?"

"Kesinlikle."

Yüzümdeki hayal kırıklığının yerine istemsizce arsız sırıtmalarımdan biri geçmişti. Bu seferde kollarımı boynuna dolayıp kafamı boynunun altına yerleştirmiştim. Bir süre hareketsiz kalmasından; şaşırdığını anlayabiliyordum.
Aslında niyetim kesinlikle dans etmek değildi.
Ama dans etmekte bir seçecekti.

"Ama lütfen?"

"Hayır."

Her seferinde aldığım sert red cevaplarına sinirlenip telefonunu elinden alıp havaya kaldırmıştım. Elbette o yüksekliğe yetişebilirdi, bu yüzden dizlerimin üzerinde durmak zorunda kalmıştım.

"Kırk yılın başı mezuniyet oluyor, sana dans etmek için yalvarıyorum ama sen telefona bakmaktan başka birşey yapmıyorsun. Biraz saçma değil mi bu?"

Omii'nin gözlerindeki oluşan siniri görebiliyordum.
Muhtamelen telefon kırmızı çizgisi falandı.
Sırıtmam genişlerken ona nutuk çekmeye başlamak için doğru kelime dizisini arıyordum.

"Telefonumu geri ver Miya."

Sesinin sert çıkması beni bir gram dahi etkilemezken onunla uğraşmanın ne kadar keyif verici olduğunu düşünüyordum.
Kesinlikle bunu daha sık yapmam gerekiyordu.

"Bir şartla,"

O söylediğim şeye devam etmemi beklerken acıyan dizlerim yüzünden sandalyemden inmiştim. Gözüme çarpan Omii'nin boşta olan kucağına sırıtmamı bozmadan oturduğumda kollarımı tekrardan boynuna dolamış yüzümü onun yüzünün hizasına getirmiştim.
Eskisinden daha çok şaşırmış gibi bakıyordu bu kez.

"Benimle dans et."

Yüzüne daha çok yaklaşınca eliyle bedenimi itip geriye çekilmeme sebep olmuştu. Sırtımı masaya yaslamama bir iki santim kala kendimi tekrar toparlayıp ilk oturduğumdaki yakınlığı tekrar sağlamıştım.

"Kalk üzerimden, Atsumu."

"Hâla aynı şart geçerli. Kabul etmiyor musun?"

İfadesiz yüzüne karşılık meydan okurcasına konuştuğumda kaşlarını çatmıştı.
Köşe masalardan birinde olduğumuz için şanslıydık. Kimsenin dikkatini çekmiyorduk; zaten çoğu kişi dans etmeye kaptırmıştı kendini.

"Etmiyorum."

Hâla umursamaz tavrını bozmamıştı.
Bu durum sinirimi bozsada üzerinde durmamıştım. Madem onunla uğraşıyordum; bu işi tam yapmam gerekiyordu.

Düşmeyeceğimden ve Omii'nin beni itemeyeceğinden emin olacağım kadar sıkı tutmuştum omuzlarını.
Slow müziğin gürültülü bir müzikle değişmesi işime gelmişti. Yapacağım şey yüzünden Omii'nin yüzünde oluşacak ifadeyi düşünmek bile sırıtmama sebep oluyordu.
Yavaşça kalçamı bacaklarına sürttüğümde ellerimi göğsünde gezdirmiştim.
Sinirli ifadesinin aniden saşkınlığa dönüşmesini izlemek benim için bir zevkti.
Başka tepki verme fırsatı vermeden göğsümü göğsüne yaslamış kalçalarımı biraz daha geriye çekmiştim.

"Atsumu ne yaptığının farkında mısın?"

Ne kadar fark ettirmemeye çalışsada sesinin tonundan paniklediğini anlayabiliyordum.
Beni itmeye çalışsada ona karşı direnip elimi ensesindeki saç tutamlarına atmıştım.
Onu sakinleştirmek adına bir kaç kez saçlarını okşayıp buklelerinin üzerine küçük bir öpücük bırakmıştım.
Bununla sakinleşmesini beklerken daha çok strese girmiş gibi görünüyordu.

"Şş, emin ol kimsenin umrunda değiliz."

Güven verici bir gülümsemeyle alnını alnıma yasladığımda ciddi ifadesini bozmadan elini belime yerleştirmişti.

"Şu an tek sorunumuz bu mu sence?"

Anlamamış gibi davranıp dudaklarımı büzmüştüm.
Salak rölüne yatıyordum ama kesinlikle onu zor duruma düşürdüğümü fark edebiliyordum.
Kollarımı gevşetip parmaklarımı boynunda gezdirmeye başladığımda yine bana sinirle bakmaya devam ediyordu.

"Bu kadar sinirin sana zarar verebileceğini biliyor muydun Omii?"

Kucağında otururken ellerimi sürekli vücudunda gezdiriyordum; bu onu delirtmeye daha çok yakınlaştırıyordu beni.
Ve yakınlığımız yüzünden sırtını her geçen saniye sandalyeye daha çok yaslıyordu.

"Atsumu, bak... burası bazı şeyler için uygun bir yer değil."

Sorgular gibi kaşlarımı kaldırdığımda maskesini indirmiştim.
Güzel yüzünü açığa çıkardığım için mutlu ve gururluydum.

"En son; mekan fark etmez diyordun. Yanlış mıyım?"

Söylediğim şeyin ardından öylece bakışıyorduk; sanırım maskesini indirmemi de sorun etmemişti.
Bir kaç saniye sonra göz temasını bozup yenilgiyi kabul etmiş gibi nefesini vermişti.

"Gel,"

Benim ona itaat etmemi beklemeden parmaklarını saçlarımın arasına geçirip sertçe kendisine çekmişti. Bir saniye bile beklemeden dilini ağzımın içinde hissettiğimde ister istemez zaferle dudaklarım yukarıya kıvrılmıştı.
İşte en başından beri beklediğim şeydi bu.

asexualWhere stories live. Discover now