Keyifli okumalar...
Arya'nın tabağında ki domatesleri yiyebilmesi için küçük parçalara ayırdım. Ardından kendi tabağıma döndüm. Asaf telefon görüşmesi yapıyordu. Kudret dede ise elinde ki gazeteyi okuyordu.
Tabağımda ki börekten küçük bir parça kesip, ağzıma attım. Tadı çok güzeldi. Asaf yüzünde sert bir ifadeyle gelip, yanıma oturdu. Sinirliydi. Boynunda ki damarla belirginleşmiş, çenesi kasılıyordu.
"Ne oldu oğlum?" Diye sordu Kudret dede. "Yok bir şey." Dedi Asaf. Kudret dede gazetesine döndü.
Bende Asaf'a döndüm. Gözlerimi üstünde gezdirdim. Hiç bir şey sormak istemiyordum. Sorsam bana patlamasından korkuyordum. Bir süre sonra Asaf'ta kahvaltısını yapmaya başladı.
Kendi montumu giyindim önce sonra da Arya'nın montunu giydirdim. Asaf bize çiftliği gezdirecekti. Elimi montumun cebine koydum. Asaf siyah bir atla yanıma geldi.
Arya ise çoktan Adem'le birlikte kedilerle oynuyordu.
"Binmek ister misin?" Dedi Asaf. Bana bakarak. Hayatta binmezdim. Hiç binmemiştim şu ana kadar. Ya düşüp bir yerimi kırarsam. "Hayır. Binmek istemiyorum." Dedim.
Asaf şüpheyle yüzüme baktı. Gözlerini kıstı. "Sakın korkuyorum deme." Dedi ciddi bir sesle.
Başımı olumsuzca salladım. Hayretle konuştum. "Tabi ki korkmuyorum." Dedim. Ama bir şey vardı ki düşmekten korkuyordum.
"Korkmuyorsan gel güzelim." Dedi bana bakarak. Başımı olumsuzca salladım. "Asaf şuna güvenmiyorum." Dedim elimle siyah atı gösterirken. "Onun adı Yalaz." Dedi Asaf atı göstererek.
"Binsem bile ya düşersem." Dedim, korkuyla. Asaf'ın gözünde değişik bir ifade baş gösterdi. Gözleri karardı. Yanıma geldi. Gözlerimin içine baktı, en derinine dalmak istercesine. "Düşmene asla izin vermem." Dedi. Gözlerimin en derinine bakmaya başladı.
Ben ise çoktan gözlerinde kayıpolmuştum. Gözleri yine beni hakimyeti altına almıştı. Ne zaman belimden tutup, beni kaldırıp, ata bindirmişti. Hiç hatırlamıyordum.
Korkuyla ata tutundum. "Asaf indir beni. Ya düşersem." Dedim ata sıkıca sarılarak. Asaf bana bakıyordu zaten. "Tadını çıkar yavrum." Dedi. Atın ipinden tutup, arkasından çekmesiyle at ilerledi.
Çığlık atarak biraz daha ata sarıldım. "Asaf çekmesene şunu." Diye yüksek sesle konuştum. Ata sıkıca sarılmıştım. "Yemin ederim senin yüzünden düşüp, bir yerimi kıracağım." Dedim ağlamaklı sesimle.
Asaf, tek kaşını kaldırıp, bana baktı. "Merak etme düşmezsin. Sen çok korktuğun için öyle zannediyorsun. Rahatla biraz." Doğru mu söylüyordu acaba? Ben mi çok korkuyordum? At hızlı da gitmiyordu. Gayette yavaş gidiyordu.
Asaf, ben atın üzerindeyken beni çiftliğin her yerinde gezdirmişti. İlk bindiğim gibi çok korkmuyordum. Ama hâlâda sıkıca tutunuyordum.
Çiftlikten bayağı uzaklaşmıştık. Toplu bir şekilde ağaçların dikildiği bir yere gidiyorduk. "Asaf çok uzaklaştık. Nereye gidiyoruz?" Dedim. Arkasını dönüp, bana baktı. "Sana bir şey göstereceğim." Dedi. Beni merakta bırakarak.
Bir kaç dakika sonra ağaçlık alana girmiştik bile. Asaf beni attan indirdi. Atı ipinden tutup, ağaca bağladı. Elimden tutup, birlikte ağaçların arasından ilerledik.
Küçük bir gölün önünde durduk. Hayranlıkla göle baktım. Etrafı yeşilliklerle doluydu. Üstelik bir kaç tane çicek açmıştı. Sudan dumanlar yükseliyordu. Sıcak su muydu acaba? Yanına yaklaşıp, elimi suya koydum. Evet sıcak suydu. Şaşkınlık icersinde Asaf'a döndüm. "Sıcak suymuş." Dedim inanamayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREP (YERALTI KRALI) TAMAMLANDI
General FictionGözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Beni bu gece kendine ait kılacaktı. Benim karşı çıkacak gücüm yoktu, zaten karşı da çıkamazdım ki. Sırf kardeşimi o lanet olasıca yetimhaneden çıkarabilmek için kendi hayatımı, bedenimi, ruhumu acımas...