65.Bölüm(Final)

49K 1.6K 352
                                    

Geçmiş olsun Türkiye.

Aslında bu bölümü yayınlamak istemiyordum bu süreçte.

Ama biraz da olsa moral verir diye yayınlamak istedim.

Keyifli okumalar...

    İrice açılmış gözlerimle parmaklarımın arasındaki testi tutuyordum. Bembeyaz çubukta beliren iki kırmızı çizgi, karnımda bir can taşıdığımın belirtisiydi. Sağ elim yavaşça karnıma doğru yol aldı. Elimi karnıma koyup yavaşça okşadım. Karnımda bir can taşıyor olmam o kadar güzel bir histiki...
Bu dünyanın en güzel hissi ve en güzel ayrıcalığıydı. En önemlisi bu bir mucizeydi. Bir canlının karnında, bir canlının büyümesi kadar güzel bir şey olabilir miydi? Olamazdı. Kesinlikle olamazdı. Bu mucizenin eşi benzeri olamazdı.

Bir iki haftadır baş dönmelerim, ara sıra kusmak ve en önemlisi düzenli bir seyirde olan reglımın gecikmesiydi beni şüphelendiren. Bu sabah kafeye geçmeden önce bir eczaneden test almıştım. Ve yaklaşık on beş dakika önce kafeye gelmiş geldiğim gibi lavaboya geçip testi yapmıştım. Ve şimdi ise lavaboya yaslanmış elim karnımda bebeğimin varlığını hissetmeye çalışıyordum. Bu bebeği çok istiyordum. Hatta benden daha çok Asaf istiyordu bir çocuğumuzun daha olmasını. Ki zaten o şuan burada değildi. İki gün önce iş için İngiltere'ye gitmişti. Bizi burada bırakıp gittiği için içi rahat olmasa da, gitmek mecburiyetinde kalmıştı. Bizide götürmekte çok ısrarcı olsada ben istemiştim. Arya'nın okulu, benimde işlerim vardı. Bu yüzden istememiştim. Ki zaten bugün dönüyordu. Sabah konuştuğumuz kadarıyla, uçaklarının bir saat sonra kalkacağını söylemişti.

Ben bu haberi nasıl Asaf'a verecektim ki? Telefonda haber veremezdim kesinlikle. Ki önce doktora gidip bebeğimin varlığını doğrulamak ve durumunu öğrenmek istiyordum.

Testi bir peçeteye sarıp çantama koydum. Elimi yıkayıp lavabodan çıktım.

"Anne, ben çikolata istiyorum." Küçücük adımlarıyla bana doğru gelen oğluma döndüm.

"Bugün bir tane yedin zaten." Dedim. Eğilip onun boyuna geldim.

"Ama anne." Diye itiraz etmeye başlamıştıki hemen söze atıldım. "Baban duyarsa üzülür. Hem bende üzülüyorum. Sen bize söz verdin. Günde sadece bir tane yiyebiliyoruz. Çok yersen dişlerin çürür. Wolfoo'nunki gibi olur."

"Hih!" Diye diyerek gözlerini büyüttü. "Sonra çok acır değil mi? Wolfoo'nun dişleri siyah olmuştu değil mi anne?"

"Çok çikolata ve şeker yediği için öyle olmuştu. Seninki öyle olsun ister misin?" Dedim.

"İstemem." Dedi.

"Aferin benim bebeğime. Benim akıllı oğlum." Dedim gülümseyerek. Onu kollarımın arasına çekip sıkıca sarıldım. O ise benim yanığıma küçük buselirini kondurmakla meşguldü.
Her geçen gün biraz daha büyüyordu. Büyüdükçe daha zeki ve meraklı olmaya başlıyordu. Şuan üç buçuk yaşındaydı. Heleki su sıralar sürekli yeni gördüğü, duyduğu şeyler olduğu zaman 'Bu ne, o ne demek?' gibi sorularla karşı karşıya kalıyor ve bazen öyle sorular soruyorduki ben de Asaf'ta verecek cevap bulamıyorduk.

"Bugün kahvaltı yapmadın doğru düzgün. O yüzden şimdi Ayşe Ablanla beraber kahvaltı yapıyorsun. Anlaştık mı?" Dedim tokalaşma için elimi uzatarak.

Küçük eli avucumda yerini alırken tokalaştık. "Anlaştık." Dedi tatlı sesiyle.

Gülümsedim. Yanağına bir öpücük bıraktım. Üniversite öğrencisi olan ve aynı zamanda partime olarak burada çalışan genç bir kızdı Ayşe. Ailesine yük olmak istemediği için kendi masraflarını kendisi karşılıyordu. Çok tatlı ve çalışkan bir kızdı. Çoğu zaman Araf'la baş etmekte güçlük çektiğim için o yardımcı oluyordu bana. Ki zaten çocuklar onun uzmanlık alanıydı. Okul öncesi öğretmenliği okuyordu.

AKREP (YERALTI KRALI) TAMAMLANDI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin