6. Bölüm

3K 265 70
                                    

3.kişi

Bilirsiniz.

Bir şeyin olacağı varsa olur.

Siz kaçmaya çalışırsınız, saklanırsınız, lanet edersiniz. Hatta bazen oturup ağlamak istersiniz.

Ama o şey mutlaka olur.

Çünkü hayat çarkları böylelikle döner.

Mesela o kuş o saatte tam olarak üzerinizden geçer ve tuvalete gitmesi gerekiyordur.

Ya da o taksicinin yağmur altında ve tam sizin yanınızdan geçerken drift yapası gelir.

Anahtarınızın canı evde kalmak ister, kahveniz mideniz yerine elbisenizi tercih eder.

Hatta, o muhteşem ayakkabınızın topuğu ve belediyenin koyduğu gariban mazgal içli dışlı olmak ister. Yani bazen.

Böyle şeyler mümkündür.

Ama bu bilinmezlik her zaman kötü şeyler doğurmaz. Her talihsizlik kötü değildir.

Örneğin sizin arabanız bozulur ama gittiğiniz tamirhane Ahmet'in çıkar.

Usta sizi fazlasıyla bekletir ama o usta Ahmet'tir.

Mesela yani.

" Tekrar kusura bakma. Gerçekten elimden geldiği kadar erken geldim. Sen oturmaya devam et istersen ben de arabaya bir bakayım."

Ahmet elinden geldiği kadar normal bir diyalog kurmaya çalışıyordu. Fakat idmansız olduğu çok belliydi. Her konuşmasında en az bir kere teşekkür ediyor, bir kere özür diliyor ve birçok kez de mahçup oluyordu. Aile arası konuşmalara daha çok katılsa iyi olurdu.

"Ahmet tamam. Biraz sakin ol lütfen. Gel otur iki dakika araba kaçmıyor. Benimde bugün pek işim yoktu zaten. Evde değil burada oturmuş oldum. Sorun yok. Rahat ol."

Arabaya bakmak üzere yanından geçmeye çalışan Ahmet tam olarak Bilge engeline takılmıştı.

Ahmet'in önce kolu tutulmuş, sonra geri döndürülmüş ve hemen ardından omuzlarından bastırılmak suretiyle bir sandalyeye oturtulmuştu. Bu sırada Bilge konuşmaya devam ediyordu.

"Sabahtan beri ben de kara bahtımla mücadele halindeyim. Seni en iyi ben anlarım yani. O yüzden iki dakika nefes alıyorsun ondan sonra başlarsın."

Ahmet ise Bilge kolunu tuttuğundan beri adeta bir bitki halindeydi. Kızın hafifçe dokunuşu bile Ahmet'i yönlendirmeye yetmiş ve soluğunu kesmişti.

Hele o haylaz gülümseme yok mu.

Allah aşkına nereden nefes alınıyordu.

" Tamam o zaman. Şey, galiba biraz oturabilirim."

Aslında Bilge'nin işi yok değildi. Hatta oyun ile ilgili olan bir görüşmeyi başka bir güne ertelemek zorunda kalmıştı.

Ama Ahmet zaten geç kalışını kendine yeterince sıkıntı etmiş gibi görünüyordu. Daha fazla yüklenmeye gerek yoktu.

Üstelik hain çırak!

Adamdan resmen farklı bir tür gibi bahsetmişti. Yok görünce ani tepkiler verme,dik dik bakma, ustam biraz farklıdır...

Tamam konuşmalarından kötü niyetli bir çocuk olmadığını anlamıştı ama...

Adam zaten yeterince çekingendi. Onu diğer insanlardan ayrıştırmak durumu daha kötü yapmaz mıydı.

Üstelik mahallede kaldığı iki hafta boyunca onun hakkında kulağına gelen birkaç cümle de pek iç açıcı değildi.

"Çirkin", "korkunç", "Allah yardım etsin" gibi ibareler içeren bu dehşet verici cümleler Bilge'nin bile kanına dokunmuştu.

Yüz YüzeWhere stories live. Discover now