14. Bölüm

3K 234 37
                                    

2005 ( Timur Aktepe Lisesi )

Bekir, arkadaşlarıyla gırgır şamata okul binasını terk ederken Faruk’un ısrarı üzerine dünkü olayı tekrar anlatıyordu.

“İşte oğlum anlatıyorum ya lan. Dinle bak nerede kalmıştım? Heh ben vermişim gazı Ahmet’e, sallıyorum işte. Yok şu kızı sana ayarlıyorum diğeri benim falan diye yol yapıyorum.”

Diğerlerinin aksine olayı bilmeyen Faruk heyecanla dinlerken, lafa atlamadan yapamamıştı.

“ Neyin yolu bu abi ben anlamadım?”

“Oğlum neyin yolu olacak. Kırk takla attım kızla konuşmak için bir kere yüzüme bakmadı lan. Yaşım sorun olur diye iki sene sınıfta kaldım bile dedim ama yine yemedi. Ben de gittim işte  yanına dedim Ahmet seni seviyor.”

Bekir’in olayları atlayarak anlatmasından kafası karışan Faruk bir kez daha sorgular tınısıyla lafa girmişti.

“E abi sen diğer kıza yazılmıyor muydun? Hem bu dediğin kız senden büyük değil mi?”

“ Yok be kardo. Kezban lan diğeri. Ben onun nesine bakayım. Ama Leyla taş gibi.”

Biraz sırıtarak duran Bekir hemen ardından kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı.

“Neyse ben öyle diyince kızın bir yüzü buruştu. Bi iğerndi gibi sanki. Ben de oradan aldım yürüdüm. Dedim şimdi reddedersen çok pis kalbi kırılır. Ama istersen benim bir çözümüm var dedim.”

Bekir kıza yürüdüğü yolları tek tek anlatıp arkadaşlarını gülme krizine sokarken fark etmeden yol ayrımına da gelmişlerdi.

“Hadi gencolar ben buradan kaçıyorum. Akşam maçı unutanı yakarım.”

Son ültimatomunu da veren Bekir evine doğru giden ara sokağa girmiş ve ıslığıyla Ferdi Tayfur çalarak ilerliyordu.

Her ne kadar dünkü olayda kısa bir an kuzenini kullanmaktan çekinmiş olsa da vicdanı çabuk rahatlamış ve bunun normal birşey olduğuna karar vermişti.
Neticede aşkta ve savaşta her yol mübahtı.

Üstelik Leyla’yı gerçekten Ahmet’e ayarlamaya çalışsa bile o kız kuzenine bakmazdı ki.
Yani mecazen değil gerçekten bakmazdı.

Gerçi kıza da hak vermek lazımdı.
Ahmet’in bozuk şekline bakmak bazen Bekir’i bile rahatsız ediyordu.
Ama sonuç olarak akrabaydılar işte. Bir noktada alışıyordu insan.

Bekir, kravatı açık bir şekilde boynunun iki yanından sarkmış, sırt çantasının tek kolunu düşürmüş, gömleğinin çoğu düğmesi çözülmüş düşüne düşüne yürürken, bir anda ayakları birbirine dolanmıştı.

Başta ne olduğunu anlayamayan Bekir ağzına kapatılan el ile şaşkına dönmüş ve sürüklenerek yıkıntı binanın içine çekildiğini anca idrak edebilmişti.

“N’oluyo lan! Bırak beni kimsin sen?”

Ağzındaki el yüzünden boğuk çıkan sesine rağmen bağırmaya devam eden Bekir, sırtının sertçe püzürlü duvara çarpışından sonra ancak susabilmişti.

“Kes lan sesini!”

Omzununun ve sırtının acısına odaklanarak kapattığı gözlerini açmayan genç adam hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Yüz YüzeWhere stories live. Discover now