6) ANÇMAY ➿

123 63 263
                                    

- KEYİFLİ OKUMALAR -

Ançmay:

Parıltılı. Bilgisiyle etraftakileri etkileyen kadın.

Charles Bukowski der ki; dibe vurduğunu zannedip, bir dip daha olduğunu keşfedebilir insan

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Charles Bukowski der ki; dibe vurduğunu zannedip, bir dip daha olduğunu keşfedebilir insan. Her dakika hatta saniye, insan hata yapabilir; yaptığı o hatanın içerisinde debeleneceğini ve öleceğini bilir. Ancak tekrar ve tekrar hata yapmaktan kendini asla alıkoyamaz. Sanırım bunun sebebi kibirden ya da meraktan kaynaklanıyor.

Dün çok büyük bir hata yapmıştı genç kadın. Tekrar. Kafasını duvarlara vurmak, bedenini yerden yere sürüklemek istiyordu. Ruhunu tamamen erk hayvanlarına teslim etmek ve bedeninin hükmünü onlara vermek istiyordu. Kehribar gözler kalbine nüfuz etmiş, bir kuşun kanadından düşen bir tüy misali rüzgârda savrulmuştu. Öfkeyle elinde bulunan yastığa yüzünü koydu ve avazı çıktığı kadar bağırdı. Sesini duyan anneannesi hızla odasının kapısını açtı. Telaşlı hâli yüzünün her bir kırışıklığında kendine yer edinmişti.

"Bir şey yaptın!"

Çaresizce baktı karşısında duran hayat ağacına*. Aheste bir hareketle başını aşağı yukarı salladı. Pembe dolgun dudaklarını, alt ve üst ön dişleri arasına hapsetti.

"Yaptım!"

Derin bir nefes aldı. Ağacın dallarının sallandığına şahit oldu, genç kız. Ancak rüzgâra karşı geldiğini, dimdik duracağına ant içtiğini gördü hayat ağacının. Kapının kulpunda duran sol elini çekti.

"Oturma odasında seni beklerim, gel, konuşalım."

Genç kız, oturduğu sütlü kahve tonlarındaki tekli koltuktan kalktı, odadan çıkan anneannesinin ardından o da çıktı. Gri ev terlikleri ayağında, eşofmanları üzerinde, omuzları çökmüş, başı yere eğilmiş bir suçlu edasıyla girdi oturma odasına.

"Nördün guzum? Kime, ne ettin? Metellerin -masalların- anlattığına mı kandın?"

Başını iki yana salladı. Bu hareketiyle uzun beyaz saçlarının bir parçası, emanet duran tokasından özgürlüğüne koştu.

"Yapmam gerekeni yaptım ana -anneanne-!"

"O vakit ne diye suçlarsın kendini?"

Odanın ortasında duran küçük, koyu kahve tonlarındaki sehpanın üzerinde duran, kırmızı kapaklı sürahiye uzandı. Bir bardak su doldurdu ve uzun zamandır ağzına su koymamış bir bedevi misali içti.

"Sırrımı paylaştım! Keramet bana ne demişse onu yaptım! Ama olmuyor! Ana, kerametler hata yapmama neden oluyor! Bir adama... Bir adama tutulu kalmamı istiyorlar!"

Kaşlarını çattı. Sevda? Böyle bir ortamda küçük yavru kurdunun yapmaması gereken bir şeydi. Onu hataya sürükler, sürüklediği hatalarda boğulmasına vesile olurdu. Derin bir nefes aldı. Göğsü yaşadığı endişe ile yandı. Kızının başına gelenin, biricik emanetine olmasını istemiyordu.

TARDUWhere stories live. Discover now