4: Başka bir zaman

1.4K 136 58
                                    

Merhabalar

Umarım herkes iyidir.

Keyifli okumalar.

Yol boyunca onu düşünmüştüm. Her bir hareketini her bir sözünü aklıma kazımıştım. Bana 'küçük' diye hitap edişini, sarılışını, gülüşünü, gözlerini, onu o yapan her şeyi düşünmüştüm. Aklımdan çıkmasını hiç istemiyordum. Kalbimin atışlarını hızlandıran, nefesimi tekleten, kekelememe sebep olan, dizlerimi titreten bu adamın hep bende kalmasını istiyordum. Benden hiç gitmesin istiyordum. Ama benim olmayan biri için bunları istemek ne kadar doğruydu ki...

Derin düşüncelere daldığımdan eve geldiğimin farkında bile değildim. Evden çıkarken kapattığıma emin olduğum ışıkların açık olduğunu görmüştüm. Hoseok ve Namjoon eve gelmişti çoktan...

Ellerim dolu olduğu için anahtarımı çıkaramamış ve zile basmıştım. Elinde bira şişesiyle birlikte kapıyı Hoseok açmıştı.
"Neredesin sen Tanrı aşkına, telefonunu da açmıyorsun, çok merak ettik." demişti birasını yudumlarken...

"Evde her zamanki gibi bütün atıştırmalıkları tüketmişsin. Ben de markete gittim. Telefonu evde bırakmıştım." diyerek içeri girmiş ve aldıklarımı yerleştirmek için mutfağa doğru ilerlemiştim.

Aldıklarımı yerleştirirken kenara ayırdığım bir paket cips ve gazozu yanıma alıp oturma odasına geçmiştim. Elimdekileri gören Namjoon ayağa fırlamış ve onları kapmıştı." Jimin-ah senin için yediğimiz yemekten paketletmiştik. Buzdolabında. Onu ısıtıp yiyebilirsin. Bunlar bende kalıyor" diyip göz kırpmıştı.

Ayaklarımı sürüyerek tekrar mutfağa geçmiş ve söylediği gibi dolaptaki yemeği çıkartıp mikrodalgaya atmıştım. Her zamanki gibi kızarmış tavuk almışlardı. Isındığına dair 'bip' sesi geldiğinde yemeği çıkartmış ve yanına dolaptan bir gazoz alarak masaya oturmuş ve afiyetle yemeye başlamıştım. Çok fazla acıkmıştım. Bu açlığı cips ve gazozla gidermeye çalışmak cidden aptallık olurdu.

Yemek için ayrılmaz ikiliye teşekkür edip odama çıkmıştım. Karnım doyduktan sonra üstüme bir ağırlık çökmüştü. Başucu kitabımı alıp yatağa uzanmış ve kaldığım sayfadan okumaya devam etmiştim.

Kendimi kitaba çok kaptırmış olmalıyım ki saatin çok geç olduğunun farkına varmamıştım. Kaldığım sayfayı belli olsun diye hafifçe katlamış ve kalkmaya üşendiğimden binbir zorlukla ışığı kapatmış ve yorganı üzerime çekmiştim.

Yarın onu görmem için bir sebebim vardı. Borcumu ödeyecektim ve bu sayede o güzel yüzünü bir kez daha rahatça, duvarların arkasına saklanmadan izleyebilecektim.

***

Karnımda hissettiğim acıyla birlikte uyanmıştım. Felaket bir şekilde karnım ağrıyordu ve midem bulanıyordu. Ayaklarımı karnıma çekmiş ve bir süre yatakta beklemiştim. Ama bu öyle kolay geçecek bir ağrı değildi. Neden böyle oldu diye düşünürken birden aklıma dün akşam yediğim tavuk gelmişti. Büyük ihtimalle tavuk dokunmuştu. Aklıma bozuk tavuk yemiş olabileceğim geldiğinde bulantım daha da artmış ve kendimi banyoya zor atmıştım. İçimde ne varsa çıkartmış ve yüzümü yıkadıktan sonra kendimi tekrar yatağa atmıştım.

Berbat hissediyordum. Hastalanmak hiç bana göre değildi. Hastalanmayı hiç sevmezdim. Hastalandığımda da çabucak atlatmak için elimden geleni yapardım.

Karnımın ağrısı biraz olsun hafiflemişti ama midem hala bulanıyordu.

Bu halde okula gidebileceğimi sanmıyordum. O yüzden biraz sonra çalacak olan alarmı kapatmak için telefonumu elime almış ve alarmı kapatmıştım. Daha sonra merak etmesin diye Taehyung'a hasta olduğum için bugün okula gelemeyeceğimi yazmıştım ve telefonu sessize alıp yorganın altına girmiştim. Biraz uyumak iyi gelecekti.

little darling | yoonmin Where stories live. Discover now