10~|Gerçek|

1.3K 141 84
                                    

•İyi okumalar

××

Yoongi, doğru düzgün anısının olmadığı evinde boğuluyordu. Ev onu resmen yiyip bitiriyordu. Nefret ediyordu bu evden. Asla göremediği annesi ile bu evde anı biriktirememiş olması da onu mahvedenlerden birisiydi.

Annesi, Min Yoongi'yi doğururken vefat etmişti. O zamanlar ise çevredeki herkes anne ve babasının Yoongi için ne kadar heyecanlı olduklarına şahitlerdi. Mutlu ve huzurlu bir çiftlerdi. Ve bu güzel aşklarını çocuk sahibi olarak taçlandırmak istemişlerdi. Ama, hayatlarının en büyük hatasını yapmışlardı. Annesi her kadın gibi normal bir hamilelik süreci geçirmiş, babası ise bu süreçte her zaman onun yanında olmuştu. Doğacak oğulları için bu ikili çok heyecanlıydı.

Sonra ise her şeyin iyiye gitmeyeceğini gösteren hayat bu sefer Min ailesini bulmuştu. Annesi ameliyat masasından kalkamamış, doktorlar ise Yoongi'yi zar zor kurtarmışlardı. Karısının öldüğünü duyan Bay Min ise delirip hastaneyi birbirine katmış, küvezde ağlayan minik bebeğine bile dönüp bakmamıştı. Sonrası ise çorap söküğü gibi kötüye gitmişti.

Yoongi, her zaman babasının onu sevmediğini düşünüyordu. 'Sevseydi neden beni acımasızca dövüyor ve onun gibi acımasız birisi olmamı istiyordu ki?' diyordu küçüklüğünden beri. Çevresindeki herkes aksini söylese de o adamla baş başa kalan Yoongi'ydi ve onu en iyi o biliyordu.

Babasının yaptıkları bunlarla sınırlı sayılmazdı. Dayaklar ve bağırış çağırış evde asla eksilmiyordu. Yoongi, küçüklüğünden beri bu sevgisizlikle mücadele ediyordu. Yaşıtları 'Her günüm bir önceki günümü tekrar ediyor.' diye şikayet ederken Yoongi ise babasının kendisini dövmemesi için 'Babamın bana dokunmaması için onu mutlu edecek neler yapabilirim?' diye düşünüyordu. Ergenliğinde her okuldan eve dönüşü ise 'Acaba bugün neyi bahane ederek bana vuracak?' diye düşüncesiyle geçmişti.

Sevgiyi tatmamıştı. Hatta ne olduğunu bile bilmiyordu. Sevilmenin, sevmenin ne olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek duygu öfkeydi. Fiziksel tek teması ise dayaklardı.

Babası nasıl Yoongi'ye iyi gelmediyse Yoongi de ona iyi gelmemişti. Karısının katili olarak görüyordu Yoongi'yi. Çocuğu değildi. Sadece biricik eşinin ölüm nedeniydi Yoongi.

"Keşke, annem yaşasaydı. Yaşamam kimse için iyi olmayacakmış ne de olsa..."

Yoongi, babasıyla zaman geçirdikçe -daha çok ondan dayak yedikçe- babasına dönüşüyordu. Bu tamamen Yoongi'nin kontrolü dışında olan bir şeydi. Gerçi, babasının amacı da Yoongi'yi kendisi gibi acımasız yapmaktı. Ve Yoongi bunun için ne kadar dirense de babası başarmıştı. Kendi elleriyle canavar yaratan babası memnundu. Okul kavgalarından bizzat haberi vardı...

Yoongi, babasıyla bazı geceler anlaşma yapardı. Rakip firmanın oğlunu dövmesi koşuluyla Yoongi'ye dokunmazdı. Yoongi ise onu dinlerdi. Aslında, Yoongi kesinlikle onu incitebilirdi. Ona karşı koyabilirdi, bu evden gidebilirdi. Ondan daha güçlü bir bedeni ve yumrukları vardı ama gidemiyordu işte. Başka kimsesi yoktu ki. Hem, bu duruma o kadar alışmıştı ki, hayır; bu durum o kadar uzun zamandır devam ediyordu ki günlük rutini gibiydi. Babası kabul etmese de Yoongi onun evladıydı.

İşte Yoongi'nin saldırganlığı bu yüzdendi. O sadece babasının küçük bir kuklasıydı. Onun dediklerini yaparak çocuk döver, yapmazsa da kendisi dayak yerdi. Hayatı sadece bundan ibaretti. Kimse de bunu fark etmez, her ne kadar Yoongi bunu rutin haline getirse de kurtarılması gerektiğinin bilincinde olan kimseler de yoktu. Bu koca dünyada Min Yoongi ve babası tek başınaydı.

𝑺𝒊𝒍𝒍𝒂𝒈𝒆 | yoonmin|Where stories live. Discover now