looking out for you

608 89 28
                                    

Sağ dizi yırtılmış pantolonunu sıyırmış bankta oturuyordu. Kaykaydan düşmüştü. Dizi kanamıyordu fakat yara olmuştu. Mikrop kapacağı aklına gelmemişti. Bacağı çoktan buz tutmuştu ama o bunu hissetmiyor gibiydi.

Gözlerini kapattı. Başını geriye attı. Gülümsedi. Gözlerini açtı. Gördüğü suratla panik yapıp gözlerini tekrar kapattı. Burada olmaması gerekiyordu. Eve çoktan gitmiş olmalıydı.

Oldukları kaykay parkı birkaç oğlanı barındırıyordu sadece. Burası onlar için özel olan mekanlardan yalnızca biriydi.

Bir diğer çocukluk arkadaşları Tsutomu, onları her yaz kaykay kaymak için ikna etmeye çalışırdı. Kei her seferinde reddeder, Tadashi ise hevesle kabul ederdi. Fakat bu hevesi düşene kadar sürerdi. Düştükten sonra bir iki hafta yaranın geçmesini bekler daha sonra kaymak istemezdi. Üzülürdü. Başaramadığı için.

Tsutomu taşındığında ortaokula gidiyorlardı. Ondan ayrılmak Tadashi için epey zor olmuştu.

Yanına oturan bedenin ters istikametine başını çevirdi. Ona açıklama yapmak istemiyordu. Dizine değen eller ona bakmasın sebep olmuştu.

"Mikrop kapacak. Neden eve gitmedin?"

Omuz silkti. "İstemedim."diyerek kestirip attı. Sarışın ısrar etti. "Eve gidelim Tadashi. Böyle olmaz."

İtiraz etmedi. Hava kararıyordu. Rüzgar da sert esmeye başlıyordu zaten. Annesi endişelenmiş olmalıydı. Ayağa kalktı bu düşünceyle. Acıyla yüzünü buruşturdu. Topallayarak yanına geldi sarışının.

"Yürüyebilecek misin?"

Yürüyebilirdi elbet. Ondan destek alırsa yürürdü. Canı yanıyordu fakat dayanabilirdi. En azından öyle umuyordu.

"Canın çok mu yanıyor?"

Başını hayır anlamında sallamıştı fakat buruşmuş yüzü bunu pek doğrulamıyor gibiydi. "Biraz dura-"

"Seni taşımamı ister misin?"

Kaşlarını kaldırıp ona döndü. Cevap vermedi, dizinin acısını hissedene kadar. Sonunda kabul ettiğinde Kei, onu kucağına almıştı. "Sırtında taşıyacağını düşünmüştüm."diye mırıldandı çilli oğlan. Sarışın genç sessiz kalmış, kucağında taşıdığı bedenin yüzünü göğsüne gömmesine izin vermişti. "Çok rüzgar var. Yanlış anla-"

"Önemli değil Tadashi."

Bu sözden sonra ikisi de konuşmadı. Sessizliği dinlediler. Nefes alışverişleri ritmik bir şekilde birbirlerine uyum sağlıyor, sarışının adım sesleri kulaklarına ulaşıyordu.

Apartmana geldiklerinde Kei kapıyı kalçasıyla ittirerek içeriye girmişti. Dairenin kapısına kadar getirdiğinde zili çalmış kucağında uyuyakalan bedene gülümseyerek bakmıştı. Bir süre sonra kapı açılmadığında Kei evde birileri olmadığı kanısına varmıştı.

Merdivenleri geri inip tek yer olan kendi evine doğru yöneldi. Teker teker yanmaya başlayan sokak lambaları akşamın habercisiydi.

Müstakil evlerinin bahçesine girdiğinde taşıdığı oğlanı rahatsız etmemeye özen göstererek kıpırdandı. Onu kucağına daha düzgün yerleştirdi ve verandaya çıkan birkaç basamağı kısa sürede çıktı. Zili çaldı. Çok sürmeden annesi karşıladı onu. Sessiz olmasını söyleyerek gözleri ile yeşil saçlı oğlanı işaret etti. Ardından iki katlı eve giriş yaptı.

Odasına gitti. Çilli gencin narin bedenini yatağa bıraktı. Yorganını zorlanarak da olsa bir şekilde üzerine örttüğünde yatağın yanına çöküp onu izlemeye başlamıştı.

Ona zarar veriyordu. Her türlü. Can yakıyordu. Aralarını açıyordu. Onunla ilgilenmiyordu. Sorumluluk almıyordu. Üzüldüğünü göremiyordu. Tam bir aptaldı. Tsukishima Kei, ilk defa aptal olduğunu kabul ediyordu.

Yanaklarını okşadı. Saçlarını sevdi. Kulağının arkasına sıkıştırdı. Çillerinde gezindi parmakları. Dudaklarına değmeye kıyamadı. Elini çekti sonunda. Alnını öpüp geri çekildi.

Kulağına onu sevdiğini fısıldadı ve kapıyı ardından kapatarak odayı terk etti.

Mantık hataları çok olabilir. Bu aralar beynimi hissetmiyorum da.

smells like teen spirit : tsukkiyamaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin