Bölüm 1: Bir Lahza

170 11 0
                                    

BOMBA GİBİ BİR KURGUYLA GELDİM. SERİ TUTKU DEVAM EDERKEN CENNETE BİR ADIM TADINDA AŞK KURGUSU İSTEYENLERE MÜJDE. AŞKLARINI İÇİMİZDE HİSSEDİP, ISINACAĞIMIZ BU GÜZEL İKİLİYİ OKURKEN ERKEK KARAKTERİMİZİN, HAYALLERİNİZDEKİ ERKEK MODELİ ÇITASINI BİRAZ YÜKSELTECEĞİNE EMİNİM. ONLARI OKUMAYACAK YAŞAYACAKSINIZ. O ZAMAAAN HER BÖLÜME GÜZEL YORUMLARINIZI BEKLİYORUM....

Ne kadar kısaydı ömrümüz, henüz tüm güzelliklerine erişemediğimiz hayat avuçlarımızdan kayıp giderken, yersiz hüzünlerle tükettiğimiz zaman dilimlerinin birinde aniden gelebilirdi ölüm. İşte tam olarak buydu hayatın sırrı, sadece tek bir şans...

Şansı pekte yaver gitmeyenler kulübünün baş üyelerinden olan Piraye, bir izin gününün gecesini daha deliliğiyle süslemek istemişti. Kanına karışan ama zihnini zehirleyen alkol, mantığını koca bir sis bulutuyla kaplamışken, elindeki kadehi bırakıp, masanın üzerine çıktı. Onun güzelliğinden daha güzel kafalar olmasına rağmen bu hareketiyle bardaki birçok kişinin dikkatini çekmeyi başardı. O dans ederken etrafında toplanan kalabalığın içindeki birkaç kişinin zihninde müstehcen karelerin hayali peyda oluyordu ki dengesini yitiren Piraye, boşluğa savruldu ama seyrederken keyif alıp, düşerken küçük çığlıklarla geri çekilen insanlar yüzünden yere çakılacağını düşünürken, kendini bir yabancının kucağında buldu. Gece mavisi gözlerinin içine baktığı adamın hissettirdiği ürkütücü duygudan sıyrılmayı başardığında teşekkür ederek gülümseyen Piraye, ayakları yere bastığında zorla açık tuttuğu tarçın rengi gözlerini ona çevirdi. Tam o sırada poposuna bir şaplak yiyerek irkilip, arkasına döndüğünde, nefesine günahın acı kokusu sinmiş bir başka yabancının elleri beline dolandı. Nefsinin kölesi olmuş, yüreğini iblisler kuşatmış bu adamın iğrenç kelimelerine maruz kalırken bir yandan da beline sıkı sıkı dolanan kollardan kurtulmaya çalışan Piraye, kibar hakaretlerini mırıldanırken, yine deliliğinin sınırlarını fazlasıyla aştığını fark etti. Az önce kahramanlığını yapan ve onu yere çakılmaktan kurtaran yabancı, işini yarım bırakmadı ve onu bu kez de şefilleri üzerine akan o iğrenç ayyaştan, sert bir yumruk savurarak kurtardı. Elbette bu yumruk karşılıksız kalmadı ve güçlükle doğrulmayı başaran adam dünyasını sarsan yumruğun sahibine saldırdı. Ortalık karışmaya başladığında olay yerinden uzaklaşırken, Piraye'yi unutmayan isimsiz kahraman kendilerini dışarı atmayı başardıklarında gülmeye başladı. Fakat bu galibiyet gülüşü Piraye'nin kusmaya başlamasıyla son buldu. Kendini toparladığında telefonuna sarılıp, ona bu şekilde tahammül edebilecek tek kişiyi arayan Piraye, varlığını hissettirmemeye çalışarak az ileride bekleyen ve göz temasından kaçınarak onu dinleyen genç adamı unutmuştu bile. Adamın maksadı, onun buradan güvenli bir şekilde ayrıldığından emin olana dek sessizce beklemekti ama Piraye, telefon konuşmasının ardından tekrar kusmaya başladığında, kayıtsız kalamadı.

"Sen.......sen iyi misin?" Elini havaya kaldırıp, diğer elinin tersiyle ağzını silen Piraye, sert görünmeye çalışırken, oldukça komik bir vaziyette olduğundan bihaberdi.

"Ben iyiyim, arkadaşım birazdan gelir." Ellerini göğsünde kavuşturup, sırtını duvara yaslayan adama anlık bir bakış savuran Piraye, kendini böyle bir duruma soktuğu için içten içe kendine sövüyordu. Bu kaçıncı tövbesiydi bilinmez ama yine tövbeler ederken kendine bir not düştü.

Deli olmak için sarhoş olmaya gerek yok.

Piraye'nin en yakın dostu Deniz, taksiden inip onu duvar dibinde kusarken görünce telaşla koştu. Ellerini güvende olduğunu hissettirmek için arkadaşının omuzlarına yerleştiren Deniz endişesini yatıştırmak için, "Piraye iyi misin?" diye sordu.

"Üzgünüm, gerçekten.........çok üzgünüm Deniz." Berbat bir haldeyken arkadaşından özür dileyerek durumun vahametini hafifletmeye çalışan Piraye, bugünün daha kötü bir hale gelemeyeceğini düşünürken, parasını isteyip, sarhoşları kabul etmediğini söyleyen taksicinin gazabına uğradı. Deniz bir süre taksiciyle tartışsa da mecburen parasını ödedi ve çaresizce arabanın uzaklaşmasını seyretti. Etrafına bakınırken, kendilerine doğru yaklaşan adamı fark eden Deniz, ürktüğünü belli etmemeye çalışarak, o iğrenç ayyaşlara benzemeyen adama, çatık kaşlarının altında ışıldayan, sert mizacına güzellik katan gri gözlerini çevirdi.

"İyi akşamlar." Adam henüz cümlesine başlamıştı ki araya giren Piraye, salınarak arkadaşının da dengesini bozdu ve işaret parmağını adama doğru uzatıp, "aaa, kahramanım" diyerek gülümsedi. Deniz, bulanık zihniyle savaşan Piraye'nin ne demek istediğini anlamak için, hafif maviye çalan gri gözlerini, sarhoş olmadığına emin olduğu adama sabitledi.

"Onu içeriden ben çıkardım. Kabul ederseniz yardım etmek isterim. Az ileride arabam var, sizi eve bırakabilirim." Deniz, kararsız bir edayla çevresindeki diğer insanları süzdü. Ortalık pek tekin görünmüyordu ama yardım teklif eden adamın da güvenilir olduğu meçhuldü. Ellerini de devreye sokarak kendini izah etmeye çalışan adam, Deniz tek kelam edemeden, ikna sözlerini sıralamaya başladı.

"Biliyorum beni tanımıyorsunuz ve güvenmek için hiçbir sebebiniz yok ama arkadaşınız iyi durumda değil. Bu halde taksi arayamazsınız, kaldı ki kabul etmiyorlar gördüğünüz gibi." Deniz derin bir iç çekişin ardından başını usulca aşağı yukarı salladı ve harekete geçen adamın arkasından, koluna girdiği arkadaşını sürükleyerek ilerledi. Piraye şarkı söylemeye başladığında, istemsizce tebessüm eden adamın tehlikeli olmadığını hisseden Deniz, yine de onu susturmaya çalıştı ama çabaları nafileydi. Yola çıktıklarında çekinerek adresi tarif eden Deniz, ara ara Piraye'yi uyarsa da, o, sesini giderek yükseltiyordu. Dikiz aynasından onlara bakan adamla göz göze gelen Deniz, "çok affedersiniz" dedi.

"Lütfen, buna hiç gerek yok. O........o çok mutlu görünüyor." Deniz bu söz üzerine, küllenmiş ateşin dumanını andıran gri gözlerini Piraye'ye çevirdi ve suretini hüzün perdeledi. Sessizce "keşke" deyiverdi. Nihayet eve vardıklarında minnettarlığını ifade etmeye çalışan Deniz, samimi bir tavırla karşılaşınca, iyiliğin hâlâ varlığını sürdürdüğüne olan inancını yeniden kazandı. Tam içeriye girmek üzerelerken kapıdan dönen Piraye, sendeleyen adımlarını, ismini bilmediği, bilse bile yüksek ihtimal unutacağı adamın karşısında duraksattı.

"Sen gerçek bir kahramansın öyle değil mi?" Piraye'nin tarçın rengi gözlerinin içine bakarken, rengi öylesine içine işlemiş tarçının kokusunu duyumsadığını zanneden adam, başını sağa sola salladı. Ruhunu titreten bu duyguyu sorgularken, bir kelime zikretmek oldukça zordu. Piraye kocaman gülümsedi ve aniden öne atılıp, dudaklarını artık ismini önemsemediği adamın dudaklarına bastırdı. Tepki veremeyen ve elinde olmadan gözlerini yuman adam, nefesini tuttuğunu bile çok sonradan fark etti. Şokunu üzerinden attıktan hemen sonra olaya müdahale eden Deniz, Piraye'nin koluna yapışıp onu çektikten sonra adamdan defalarca özür dileyerek, çekiştirmeye devam ettiği arkadaşıyla hızla uzaklaşırken, Piraye'nin "ama bunu hak etmişti" sözleri duyuluyordu. Belden aşağısını hissetmiyormuş gibi ayaklarına yön veremeyen adam, kapanan demir kapının ardında hâlâ öylece dikiliyordu. Yaşadığı anın etkisinden kurtulamıyordu ama biliyordu. O barda, bir lahza ile keşfettiği güzelliğin, hayatında, yıkımı ve yapımı eşit bir bomba patlatacağını hissetmişti. Dengesini yitirip, kucağına düştüğünde, sıcaklığını teniyle değil yüreğiyle hissettiği, gün batımı kızılı saçlarını savuran o güzel kızın, dudaklarının ısısını ise ruhuyla kucaklamıştı. Dakikalar sonra hareket etmeyi başarabilen adam, arabasına yerleştiğinde elini soluna yerleştirdi. Uzun zamandır, korktuğu anlar dahil, kalbinin hiç bu kadar hızlı çarptığını anımsamıyordu. Kelebekten hallice ömrünü, yaşadığı o garip ana tutsak edebilirdi. Arabayı çalıştırmadan önce torpido gözünden küçük defterini ve siyah mürekkep akıtan kalemini çıkaran adam, yüreğinden sızan kelimeleri, kirli beyaz sayfaya işlemeye başladı.

" Kalbim gün batımının kızılına boyanmış saçlarının bir teline bile dolansa küle dönerdi.

O külleri kanatlarında toplayan Anka kuşu, kendi destanını unutup, bizim hikayemiz için bir paragraf açardı."

TEMMUZ KIŞIWhere stories live. Discover now