five

5K 574 234
                                    

beş



Minho

Vagonumuza geri döndüğümüzde yanımdaki çocuk -adını hala bilmiyordum- uykusu olduğunu söyleyerek yatmıştı. Fakat garip olan bir şey vardı ki yatağı açmak yerine koltuğun üzerine kıvrılmıştı. Bir kolunu da başının altına yastık niyetine koymuştu.

Uyurken onu izlediğimi fark ettiğimde başımı çevirdim. Kendimi durdurmalıydım. Sonuçta karşımdaki adını bile bilmediğim birisini uyurken izlemem garip olurdu değil mi? Evet, öyle olurdu.

Kısa bir süre düşündükten sonra bende ne yapacağımı bilemeyip karşımdaki çocuk gibi koltuğa onun gibi uzandım. Şimdi yüzlerimiz oldukça yakındı. Uyurken garip bir şekilde küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Dürüst olmak gerekirse onu ilk gördüğümde tam benim tipim olduğunu düşünmüştüm. Yalan değildi. Giyimi, görünüşü, konuşması ne olursa olsun girdiği her ortamda dikkatleri üzerine çektiğine emindim.

Çocuk hafifçe kıpırdadığında kahverengi kâkülleri gözlerinin üzerine düşmüştü. Bunun rahatsız edici olduğunu bildiğimden parmağımla saçını hafifçe yukarı doğru kaldırdım fakat elimi çekmedim. Saçları nasıl bu kadar yumuşak olabilirdi?

Birkaç dakika öyle durduktan sonra elimi indirdim. Birazcık uyusam hiçbir zarar gelmezdi.

-

Jisung

Saçımdaki hareketlilik ile istemsizce uyanmıştım. Sanırım yolculuk arkadaşım -ona böyle mi hitap etmeliydim emin değilim- saçımı geriye doğru atmıştı. Atmasına atmıştı fakat eli hala saçımda duruyordu. Bakışlarını ise yüzümde hissediyordum. Şu an kıpırdaman durabilmek büyük bir başarıydı benim için.

Elini biraz daha saçımda tuttuktan sonra indirmişti. Tam gözlerimi açacakken onun uyanık olduğunu hatırladım. Ne zaman uyurdu acaba? Ya da uyur muydu?

En iyisinin beklemek olduğuna karar verip öylece yatmaya devam ettim. Bugün çok uzun bir süre sonra ilk defa birisine dertlerimden bahsetmiştim. Üstelik beni hiç tanımayan birisine. Hoş bende onu çok tanıyor sayılmazdım ama neyse. Sonuçta biliyordum, bu da bir şeydi.

Onun ne düşündüğünü bilmiyordum fakat bu geceki konuşma bana iyi gelmişti. Hiç sorgulamadan beni dinlemiş moral falan da vermeye kalkmamıştı. Tam tersine dalgaya vurmuş, beni güldürmeye çalışmıştı. Bu sahiden iyi gelmişti.

O sandığımdan da iyi birisiydi.

Çok geçmeden düzenli nefes alış verişlerini duyduğumda uyuduğunu anlamıştım. Gözlerimi açtığımda ise neredeyse burnumun dibinde yatıyordu. Koltukların bu kadar yakın olduğunu şimdiye dek fark etmemiştim bile.

Gözlerim yüzünü incelerken yüzünde hiç makyaj olmadığını fark ettim. Ona rağmen nasıl bu kadar güzel görünebilirdi?

Gözlerim tüm yüzünde tek tek geziyordu, ezberlemek istercesine. Kirpikleri bir erkeğe göre oldukça uzundu. En azından Koreli bir erkeğe göre. Bir rimel sürse gerçekten inanılmaz olabilirdi. Burnu ise dümdüz fakat çok güzeldi. Ona karizmatik bir hava katıyordu. Dudakları ise... Tanrım... Yattığı poziyondan olacaktı ki dolgun dudakları hafifçe aralanmıştı. Şu an içimdeki onu öpme isteğini bastırabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Ama yapmamalıydım. Ondan habersiz böyle bir şey yapamazdım.

Başımı iki yana sallayarak kendimi sanki mümkünmüş gibi geri çekmeye çalıştım. Fakat değişen bir şey olmamıştı. Tek bir şey dışında. Tam karşımda bir çift göz bana bakıyordu. Ben ise hala dudaklarında takılı kalmış, kendimle savaş veriyordum. İstemsizce elimi dudaklarına götürdüğümde gözleri hafifçe kapanmıştı. İstiyordum, hem de çok fena istiyordum.

Baş parmağımla alt dudağına bastırdığımda gözlerini açmış tam gözlerimin içine bakıyordu. Şu an gözlerimden onunkiler gibi alev çıktığına emindim.

Parmağımı üst dudağına götürdüğümde parmağımı öpmüştü. O da istiyordu. Emindim artık.

Başımı uzatmama bile gerek kalmadan dudaklarımı dudaklarına değdirdiğimde içimdeki alev diner sanmıştım fakat dinmek yerine o daha da harlanmıştı. Anlaşılan bu yolculuk masum bir şekilde bitmeyecekti.


-

-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
together | minsungWhere stories live. Discover now