about architecture

99 13 2
                                    

"Önündekini yiyecek misin?" Martin, tabağımdaki salamlara bakıp dudağını yaladı. Bir şey demeden başımı iki yana salladım ve salamları onun tabağına koydum. O ise dikkatini tabağına aktarılan salamlardan çok bana vermişti. "Bir şey mi oldu? Doğru dürüst hiçbir şey yemedin."

"İştahım yok," dedim sadece. "Dünkü serumdan dolayı olmalı."

Başını onaylar biçimde salladı ve bir salamı ağzına attı. "Serum iyi gelmiş gibi gözüküyor. Benim yüzümden sen de hasta oldun. Sana o kadar eve git demiştim."

"Sorun yok tatlım, bak iyiyim şimdi. Sen de iyisin. Dert edeceğimiz bir şey yok artık."

Gülümseyip bileğindeki tokayla omuzlarına gelen kumral saçlarını topladı. Ensesinde küçük bir topuzu vardı artık. Topuza yetişmeyen ve önüne düşen birkaç tutam kısa saçlarını da kulağının arkasına iliştirdi. "Haklısın. Okula gidecek misin bugün?"

"Evet. Öğleden sonra 2'de sanat tarihi dersim var."

"Saat 1."

"Biliyorum. On beş dakikaya çıkarım." Yavaşça sandalyeden kalktım. "Dişimi fırçalayacağım. Masayı sakın toplama, geldiğimde ben hallederim."

Yeşil karo seramikle kaplanmış lavaboya gidip dişlerimi fırçalamaya başladım. Lavabonun dolabına koyduğum telefonum titredi. Bir elim diş fırçasındayken boşta kalan diğer elimle telefonu alıp mesajın kimden geldiğine baktım. Tanımıyordum.

+14058763285: Desdemona müsait miydin? Ben Merida. Vaktin varsa mimarlıkla ilgili iyice bilgi edinmek istiyorum, oturup konuşabilir miyiz?

Hastanedeki kız olduğunu görünce telefonuma kaydettim. Hasta ve ateşli halimle kızı hayal meyal hatırlayabiliyordum, ama yine de anımsamıştım.

Desdemona: birazdan okula geçeceğim, dersim bitince yazarım

Desdemona: olur mu?

Merida: Olur olur, sen ne zaman müsaitsen.

Dişlerimi fırçalamayı bitirip son hazırlıklarımı yaptım. Evden çıkmadan önce Zayn'in deri ceketini koyduğum karton poşeti de alıp kapı eşiğine geçtim. Martin'e onu çok sevdiğimi içeren cümlelerde bulunduktan sonra öptüm ve evden çıktım. Siyah motora binip okula girdiğimde Zayn'i bulabilmek için aramak zorunda olduğumu farkettim ve telefonumu cebimden çıkarıp numarasını tuşladım. İkinci çalıştayken açtı.

"Alo?"

"Nerdesin?

"Sana da günaydın." dedi nazikçe. "Hastalığın ne durumda?"

"İyi. Günaydın. Nerdesin?"

Bir süre duraksadı. "Evde. Bir sorun mu var?"

"Hayır yok. Geldiğin zaman haber ver sadece."

"Aslında ikide dersim var," dedi. Sesi ahizeden uzak gelmeye başlamıştı. "Geliyorum."

Kolumdaki saate yavaşça baktım. "İkiye on var," dedim sakince.

"Evet, farkındayım. Geç kalmışım, şansa bak. On beş dakikaya geliyorum."

"Zayn," dedim nefesimi sesli bir şekilde vererek. "Dersin falan yok. Önemli bir şey de yok. Sadece ceketini geri verecektim, bu yüzden kalkıp da boşuna okula gelme. Ben senin fakültenden birilerini bulup veririm, onlardan geri alırsın." Telefonu kapattım. O ise anında mesaj attı.

Zayn: Kimseye verme

Zayn: Gelip kendim alacağım

Sıkıntıyla ofladım. Dediklerimin sadece tam tersini yapıyordu ve galiba bundan da zevk alıyordu.

like a miracle//zmOnde histórias criam vida. Descubra agora