parfume

699 40 19
                                    

Sabahın 8'inde uyanıp okula gelmek sabır sınırlarımı zorlarken, bir de Martin durmadan mesaj atıp, sızlanıyordu.

❤️: Akşam yemekten sonra bana geçecektin?

❤️: Neden beni hiç aramadın?

Sıkıntıyla nefesimi verip, oturduğum sırada geriye yaslandım ve telefonumun ekranını kilitleyip hocayı dinlemeye çalıştım.
Zaten amfinin en son sıralarında olduğum için boğuk gelen hocanın sesi, dersi dinlememem için yeterli bir işaretti.

İşarete kulak verip kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapadım. Uyumam lazımdı, uykum varken çok gergin oluyordum.
Dakikalar sonra dalmaya yakın bir zaman dilimindeyken, Mila omzumu dürterek beni uyku aleminden çekip çıkardı. "Desdi, uyuyor musun?"

Cevap vermeyerek gözlerimi kapalı bir şekilde tuttum ama Mila omzumu ısrarla bir defa daha dürttü ve bütün hücrelerimi harekete geçirecek bir şey söyledi. "Martin'in doğum gününde ne yapacağız? Yurtdışına çıkma durumum olabilir, özel bir şey yapmayacaksanız ona göre plan yapacağım."

"Neyi?" dedim bıkkınca.

"Martin'in doğum günü var hani?"

Sikeyim! Martin'in doğum günü yaklaşıyordu!

Hızla kafamı kaldırıp kısık gözlerimle Mila'ya baktım. "Bugün ayın kaçı?"

"8 Kasım."

Başımı ellerimin arasına aldım ve ne bok yiyeceğimi düşündüm. 1 hafta sonra Martin'in doğum günüydü ve hiçbir şey yapmamıştım. "Unuttum Mila! Unuttum! Ne yapacağım?"

Çaresiz halimi gören Mila, hocayı rahatsız etmemek için fısıldayarak bana moral vermeye başladı. "Daha bir hafta var. Sakin ol. Hallederiz."

"Nasıl unuttum?" Kendi kendime konuşuyor gibiydim.

"Olabilir," dedi Mila, yine beni telkin ederken. "Proje falan derken kimin aklı yerinde ki? Son dakika hatırlamadık ya, önemli olan o. Hallederiz."

"Nesini halledeceğiz Mila, bir hafta var işte."

Mila bana aptalmışım gibi baktı. "Desdi, Kardashian'ların yaptıkları gibi bir doğum günü hazırlayacağımızı falan mı sanıyorsun? Bi' klüp kapattırırız, bir de bütün arkadaşlarına haber veririz, olur biter. Ya da ikinizin sevdiği bir restorantta romantik baş başa bir yemek yersiniz."

Aslında haklıydı. Öbür kutlamalarında da abartı bir şey yapmamıştık sonuçta. "Hediyesini hangi ara alacağım?"

"Dersten çıkınca kimseye söz verme, alışveriş merkezine gidelim."

"Alışveriş merkezinden doğum günü hediyesi almayacağım tabiki de." dedim fısıldayarak. Aklıma gelen fikirle cebimdeki telefonu çıkardım ve Martin ve bana iki hafta sonra için uçak bileti ayarlamaya çalıştım. Bir hafta sonu ikimiz için de Paris ziyareti bence çok güzel olurdu. Hem de hediye olarak ne alsam diye kendi başımın etini yemezdim. Ama telefondan iş uzayınca, alışveriş merkezinin yakınındaki tur şirketinden almayı daha mantıklı bularak telefonumu kilitleyip masaya koydum.

"Martin için değil ama, kendimiz için çıkışta bir alışveriş merkezine uğrayabiliriz."

"Süper," diyerek gülümsedi Mila. Önüne dönüp kendi telefonundan alacaklarını not etmeye başladı. Etrafımdaki tek planlı takılan kişi annem değildi. Mila telefonundan bej bir trençkotu bana gösterirken yaklaştı. Ancak dikkati benden ve trençkottan çok, kulağıma veya saçıma takılmıştı. Nereye baktığını çözemiyordum.

"Kulağındakiler ne?"

"Ne varmış kulağımda?"

"Boya lekeleri var."

like a miracle//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin