birthday

903 69 22
                                    

Ona boş gözlerle bakmaya devam edince sorusunu yineledi. "Zayn'i öptün, değil mi?"

"Hayır." Kahkaha atıp önümdeki defterlerimi toparladım. "Nereden çıktı bu? Saçmalama. Hem de Martin varken. Ne dediğinin farkında mısın?"

Şüpheyle kaşlarını kaldırdı. Bu sırada ben de önümdeki defterleri çantama tıkıştırıyordum. "Bana dürüst olabileceğini biliyorsun, seni asla yargılamam." dedi sessizce.

"Yargılayacak bir şey yok, Mila. Öyle bir şey olmadı." Son defteri de çantama tıktığımda fermuarı çektim ve ayağa kalktım. "Nereye?" dedi Mila.

"Derse girmeyeceğim."

"Neden?"

"Hazırlanmam gerek. Akşam görüşürüz."

Hızlıca sınıftan çıktım ve kafeteryaya geçerek boş bir sandalyeye oturdum. Her şey üstüme geliyormuş ve boğuluyormuşum gibi hissediyordum. Sevgilimi aldatmıştım, hiçbir şey olmamış gibi davranmam gerekliydi, fotoğraf makinemi bulamamıştım ve sanırım projeyi en baştan yapmam gerekiyordu. Kalbim sıkıştı.

Fotoğraf makinem aklıma gelince kafamı avuçlarımın arasından çekip yukarı kaldırdım. Sikeyim, eğer o makineyi bulamazsam ağır sıçardım.

Zayn'i aramam gerekliydi. Büyük ihtimalle makineyi onun yanında unutmuştum ve onun alıp almadığını öğrenmem lazımdı.

İstemeye istemeye telefonumu çantamdan çıkardım ve Zayn'in numarasını tuşladım.

Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha son-

Derin bir nefes verip telefonu kapattım ve ayağa kalkıp okuldan çıkmak için adımladım. Ne bekliyordum ki?

Kısa sürede eve geldim ve odama geçip, müthiş bir moral bozukluğuyla yatağıma geçtim. Bir süre yatakta kıvrandım ve düşüncelerimin beni uyutmayacağını, her geçen saniye daha da mental açıdan darp edeceklerini anladım. Uyumaya pes edip komodinimin üstündeki bilgisayardan bir film açıp boş gözlerle onu bitirdiğim zaman bir film daha açtım ve onu da böyle böyle bitirdim.

Saate bakıp akşam üstü olduğunu anladığım an yataktan kalkıp akşamki parti için hazırlanmaya başladım. En erken benim gitmem gerekti çünkü parti sahibi ben sayılırdım.

Keyifsiz ve yorgun halimle, dolabımdan siyah ip askılı bir elbise seçtim ve üzerime geçirdim. Biraz kilo mu almıştım?

Giydiğim elbise dizlerimin yaklaşık beş parmak üzerinde bitince, açık kalan bacaklarıma krem sürüp mat ve kuru görünümünden kurtardım. Saçlarımı düzleştirip, çok da ağır olmayan bir makyajı yaptıktan sonra, en azından insana benzemiş ve güzel olmuş denilebilecek bir mertebeye ulaşmıştım.

Son düzeltmeleri yapıp parfümümü sıkınca, ufak bir çanta aldım ve yeterli miktarda para, cüzdan, birkaç ıvır zıvırı da ekledim. Odadan çıkacağım zaman, köşedeki poşette yer alan parfüm gözüme çarpmıştı. Onu Martin için almıştım. Doğum günü hediyesi o değildi tabii ki ama sonuçta onun için almıştım. Yine de ona asla Zayn'in kullanığı parfümü verecek bir aptallığa erişmemiştim. Zaten onu ne diye almıştım, çok da anlamıyordum. Çöpe atacaktım. Hatta evdeki bir çöpe bile değil, doğrudan sokaktaki çöp kutusuna atacaktım ve benimle hiçbir ilgisi kalmayacaktı. Siyah kutuyu çantama koydum.

Evden çıkıp bir taksiyle doğum gününün olacağı yere gittim ve benim haricimde yalnızca çalışanlarla dolu olan kulübe göz gezdirdim. Bir yandan, bir sıkıntı var mı, diye sormayı ihmal etmemiştim.

Her şey hazırdı. Her şey planladığımız gibi olmuş, tek eksik, gelecek olan arkadaşlarımızdı.

Yaklaşık yarım saat sonra klübe yavaş yavaş gelinmeye başlanmıştı. Bir buçuk saat sonra ise tamamen kalabalıklaşmıştı. Bu süre zarfında müzik başlamış, normal klüp havasına girilmişti.
Ayrıca Mila, Daniel ve Jake yanıma gelmiş, üst kattaki locada oturuyorlardı.

like a miracle//zmWhere stories live. Discover now