fire n gunpowder

82 10 0
                                    

Asansör üçüncü katta durmuştu, kapı açılır açılmaz dışarı çıktım. Zayn arkamda hala telefonla konuşuyordu. Bedenimdeki siniri azaltamıyordum, ben en azından sevgilim olduğu için Zayn'den uzak durmaya çalışıyordum. Onun ise bu duruma karşı hiçbir tepkisi yoktu. Arkamdan birkaç mırıldanmayı duyuyordum, en sonunda telefonunu kapatabilmişti.

Zayn önümden yürüyüp toplantı odasının kapısının önüne geldi ve birkaç defa kapıya vurup yavaşça içeri girdi. Aralık bıraktığı kapıdan ben de girmiştim.

Profesör birkaç öğrencisini etrafına toplamış onlara bir şeyler anlatırken, Zayn cebinden bir adet USB çıkarttı ve Profesör'e uzattı. "Yaptığımız ödevin teslimi hocam. Sistemden de Desdemona ve kendi adıma olmak üzere sadece tek dosya yükledim, dilerseniz ayrı ayrı iki adet dosya yükleyebiliriz."

Profesör ince kemik gözlüğünü biraz aşağıya indirip bizi süzdükten sonra Zayn'in elindeki flash bellek'i aldı. "Gerek yok, tek yükleme yeterli. Tam zamanında getirdiniz, birkaç dakikaya gidiyordum." Koltuğun üzerindeki süet paltosunu giydi. "Sonuçları birkaç güne panoya asarım. İkinizden de umutluyum çocuklar, umarım beni hayâl kırıklığına uğratmazsınız."

"Sanmayız, hocam. Gerçekten ikimizin de içine sinen bir çalışma oldu." dedi Zayn. Hocanın yanında sergilediği efendi tavır, şaşırmama neden olmuştu.

"Güzel," dedi, bakışlarını bana yönelterek. "Çıkabilirsiniz."

Baygın bakışlarımla odadan yalpalayarak çıkmak üzereyken, Profesör tekrardan bize seslendi ve adımlarımızı durdurmamıza sebep oldu. "Desdemona?"

Yavaşça ona döndüm. "Efendim Profesör?"

İnce kemik gözlüklerinin ardındaki endişeli bakışları sezebiliyordum. "Kıpkırmızısın. Sen iyi misin?"

Değildim.

Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Birazdan kusacak gibiydim ve neden olduğunu da anlamıyordum.

Profesörün bu cümlesiyle, onun yanındaki öğrenciler bile bana bakmaya başlamıştı. Odadaki herkesin dikkatini çekmek için uygun bir modda değildim henüz.

"İyiyim," dedim, sesimin iyi çıkmasını umarak. "Pek uyuyamadım, o yüzden."

Zayn'in bakışlarını da üzerimde hissettiğim zaman, rahatsızca yerimde kıpırdanarak Profesöre baktım. O ise bakışlarındaki endişeyi yok ederek, "Tamam, kendinize dikkat edin çocuklar." dedi.

Başımla Profesör'ü onaylayarak geri geri adım attım ve kapıya doğru dönerek odadan çıktım. Arkamdan da Zayn'in geldiğini adım seslerinden anlayabiliyordum.

Şimdi ne olacaktı? Direkt eve gitsem çok mu garip olurdu? 

Yavaşça asansöre ilerleyip düğmeye bastıktan sonra Zayn hafifçe bileğimi tutup ona bakmamı sağladı. "Konuşmayacak mısın?"

"Ne demeliyim?" dedim sessizce. Sesim bile güç çıkıyordu boğazımdan. Bitik gibiydim. "Ödevi verdik işte. Şimdi izninle evime gitmek istiyorum."

Bileğimi yavaşça bıraktı ve önüne baktı. "Bir kafeye falan gidelim mi?"

"Kafe mi?" dedim, şaşkınca ona bakarak. O sırada asansör bulunduğumuz kata gelmiş, içine girmemize izin vererek kapılarını açmıştı.

"Kafe." dedi, boğuk sesiyle. "İlla kafe olmak zorunda da değil, oturup konuşabileceğimiz bir yer olsun yeter."

Konuşacak hiçbir şey yoktu. "Hayır." dedim gergince. "Eve gitmem gerek."

Zayn bakışlarındaki buğuyu bir anda sildi ve suratını hiçbir şey anlaşılmayacak kadar düz bir hale getirdi. "Tamam. Ama seni ben bırakayım."

like a miracle//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin