44.BÖLÜM

21.3K 686 1.2K
                                    

"Nasıl Mert yaşıyor!"

Holding odasında sesi oldukça yankılanıyordu. Tüm öğrendiklerimden sonra hızla buraya gelip Yağız'a her şeyi anlatmıştım.

Telefonuma gelen son mesajı gösterdim. "Evet, yaşıyor. Hatta mezar bekçisi bana olanları anlattıktan sonra bu mesaj geldi telefonuma."

Telefonu elimden alıp hiddetle mesaja baktı. "Lanet olsun! Piç herif, morgda onun ölüsünü görmüştüm ben. Ama demek ki her şey tezgâhmış!"

Öfke dolu bir fıçı gibiydi şu an. Sağa sola giderek volta atıyordu. Hem şaşkın, hem de sinirliydi. Fakat öfkesi daha ağır basıyordu.

"Bu sefer kurtuluşu yok, öldüreceğim onu!"

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Ne yapacağım hakkında en ufak fikrim yoktu. Ürkek adımlarla yanına yaklaştım.

"Lütfen biraz sakin ol, bu hâllerinden korkuyorum."

Ellerini sinirle saçlarından geçirdi. "Sen değil, Mert iti korksun benden!"

İşte bundan korkuyordum. Yağız, anne ve babasının katilini sağ bırakır mıydı? Kesinlikle hayır! İhtimali bile düşünülemezdi. Korkuyla, "Saçmalama! Yine hapislere mi girmek istiyorsun?"

Devam eden siniriyle, omuz silkti. "Umrumda değil! Hapislere de girerim ama onu sağ bırakmam. Annemle babamı öldürdü o it!"

Kaşlarımı çatarak onu anlamaya çalışıyordum. Hayır, bir insanı öldürmekten bu kadar kolay bahsemezdi. Mert gibi vahşi olamazdı.

"Hapislere girmeye çok meraklısın!" dedim kontrolünü sağlayamadığım sinirimle.

Burun kemerini sakin kalmaya çalışmak amacıyla sıktı. "Evet, meraklıyım. Onu öldürmeye de, hapise girmeye de çok meraklıyım!"

Onaylamaz tavırla başımı iki yana salladım. "Beni hiç düşünmüyorsun değil mi? Sen hapise gireceksin, Mert de ölecek. Onun ağabeyi de benim başıma musallat olacak. Onun, beni öldürmek istediğini sen söylemiştin. O zaman beni yalnız bırakmak konusunda nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?!"

Stabil tuttuğu yüksek sesiyle, "Serhat, Uraz var. Tek kalmayacaksın onlar seni korur."

Kırılan kalbimin etkisiyle gözlerimi meyusane bir hâlde kıstım. "Peki, Serhat'la Uraz, sen hapise girdikten sonra içimde oluşan koca yalnızlığı doldurabilecek mi?" dedim kırgınlıkla.

"Yalnız olmayacaksın. Arjin var, Emira var. En önemlisi de ailen var," dedi umursamaz tavırla.

İçimde oluşan alınganlık yeniden büyümeye başlamıştı. Benim ima ettiğim şeyden farklı anlamlar çıkartıyordu.

"Evet, ailem var. Ama benim için sen çok farklısın. Sana karşı hissettiğim yalnızlığı onlar dindiremezler ki. Bu yalnızlığa sadece senin varlığın derman olabilir."

"Onlar bir çaresine bakarlar. Bir dakika, ne dedin sen?" dedi jeton yeni düşmüşcesine.

Başımı önüme eğerek sağ ayağımı utançla yere sürttüm. "Duydun işte."

Yanıma yaklaşarak çenemden tutup kaldırdı. Yüzünü yüzüme sabitlediğinde yanan yüzümü saklama ihtimalim yoktu.

Hâlâ Mert'e karşı öfkeli olduğunu görebiliyordum ama yine de, dudakları yukarıya doğru kıvrılıp bir tebessüm halini almıştı.

Elini belime yerleştirerek vücudunu vücuduma yasladı. "Senin için farklı olduğumu bilmiyordum," dedi gülümseyerek.

Gözlerim etrafta dolanıyordu. Hadi ama ya, bak şu çocuğun gözlerine. Alt tarafı göz kontağı kuracaksın. Bu kadar zor olmamalı.

İÇİMDEKİ TUTSAK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin