5

10K 282 19
                                    

Bir süre daha sohbet ettikten sonra Buğu televizyonu açtı. Öylesine bir şeyler izleyip yorumlar yapıyorduk.

Telefonu çaldı.

İzin isteyip başka bir odaya doğru ilerledi.

Bir süre boş boş televizyona bakındım. Hala burda ne işim olduğunu bilmiyordum. Kol saatine bakındım.

Çoktan saat akşam 8 olmuştu bile. Kalkmam gerekiyordu ama gidemiyordum. Neden olduğunu anlayamamıştım bile.

Ayrıca şu an bulunduğum ortam da saçma sapandı. Bunu niye sorgulamıyordum?

Karşımda daha 3 4 gün önce tanıştığım ve hakkında neredeyse adı dışında hiçbir şey bilmediğim, ve daha da önemlisi iç çamaşır denilebilecek düzeyde kıyafetlerle duran bir kız oturuyordu.
Ben de sanki kırk yıllık dostummuş gibi muhabbet ediyordum.

Bir anda kendime sinirlenip ayağa kalktım ve bu evden bir an önce çıkmam gerektiğine karar verdim.

Paket sigaram koltuğun yan tarafına sıkışmıştı, elimi daldırıp aldım ve tam kapıya doğru adım atacaktım ki Buğu içeri girdi.

Biraz üzgün gözüküyordu.

"Gidiyor musun?"

Zihnim ve duygularım yine savaşa girmişlerdi. Ve maalesef böyle masum masum bakan birine karşı kaba olamazdım. Gitmemi istemiyor gibiydi. Kestane gözleri titriyordu sanki ama bundan emin olamadım.

"Hayır sadece sigara içmek için balkona çıkacaktım." diye yalan söyledim ve gülümsemeye çalıştım.

"İçerde içebilirsin sorun değil."

Tekrar bağdaş kurup oturdu.

Eşofmanımın cebinden anneannemden kalan zippoyu çıkardım ve dudaklarıma götürdüğüm sigarayı yaktım.

Tanrım, beni dikizlediğine eminim şuan.

İlk nefesimi çektim ve ona gelmesin diye sağ tarafıma üfledim.

Göz göze geldik.

Aradaki saçma sapan gerilimi hissedebiliyordum.
Aslında gerilim değildi bu, başka bir şeydi ama henüz çözememiştim.

"Sen sigara içiyor muydun?"

"Hayır, hiç denemedim."

Günah keçiliği yapıp her şeyden bihaber olan bu kızı sigaraya sürüklemek istemiyordum. O yüzden sormadım.

Oysa o sanki denemek istiyor gibiydi.
Hayır, bunu yapmayacaktım.

Arkadan televizyonun cızırtılı sesi duyuluyordu. Fırtına gittikçe yaklaşıyor gibiydi. Bu nedenle uyduda sıkıntı çıkmış olmalı ki her geçen saniye televizyondan gelen anlaşılabilir kelime sayısı azalıyordu.

Bir nefes daha çektim.

Korkmaya başlıyordum. Bu salak gerilim tüylerimi ürpertiyor aynı zamanda beni içine çekiyor gibiydi.

Hiçbir şey söylemiyordu. Gözleri sadece bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Gerçekten elimdeki sigarayı istiyor muydu ki?

Bu kadar yoğun bakıyorsa söyleyebilirdi. Veya tekelden alıp deneyebilirdi. Tuhaf. Sadece bunu söyleyebilirdim sanırım.

Dumanı istemsizce ona doğru üfledim.
Daha doğrusu sanırım bunu bilerek yaptım.
Bilmiyorum.

"İyi misin? Durgun gözüküyorsun da."

"Pek önemli bir şey değil."

Odaya gittikçe karanlık çöküyordu. Saat epey geç olmuştu.

"Ben artık gitsem iyi olur."

"Ah tabii, saat geç oldu."

Henüz yarısına bile gelmemiş olan sigaranın ucunu mermer tezgahta söndürüp çöp kutusuna attım.

"Beni evinde ağırladığın için teşekkür ederim."

"Ne demek, daha sık gel lütfen. "

Ayakkabımın diğer tekini giymek için eğildim.

"Ah tabii, senin için de geçerli."

Ayakkabı giymeyi bitirince ayağa kalktım. Birden aramızdaki mesafe çok ama çok azalmıştı.

"Olur, gelirim."

Kahverengi saçlarından birkaç tel pencereden süzülen vahşi rüzgarın etkisiyle havaya uçuştu ve bir süre yüzümde gezindi.

Göz göze gelmiştik yine.
Anlamını çözemediğim bakışlarıyla Göz bebeklerimi onunkilere kilitlemişti yine.

Dışarıdan gelen yıldırım sesiyle kendime geldim ve birkaç adım geriye doğru attım.

"Görüşürüz."

Cevap vermesini bile beklemeden koşar adımlarla merdivenden çıktım. Anahtarı içeri soktum ve içeri geçtim.

Elimdeki her şeyi masaya koydum.
Telefon, anahtar, zippo.

Lanet.
Paketi orda unutmuştum.

Ama geri dönmeye asla niyetim yoktu.
En azından şimdilik.

sexual tension (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin