11

10K 220 18
                                    

Sol göğsümün üstüne kafasını yaslamış, sarımsı kumral kıvırcık saçlarımla oynuyordu.

"Keşke benim saçlarım da böyle olsa."

Parmaklarımla sırtında daireler çiziyordum.

"Ben senin saçlarını daha çok beğeniyorum. Gerçekten."

Kafasını kaldırıp yanağıma öpücük kondurdu.

"Beni seviyor musun Ayla?"

Sırtına parmağımla kalp çizdim.

"Seni seviyorum Buğu."
Durdum.

"Bana çok farklı şeyler hissettiriyorsun. Daha önce hiç hissetmediğim şeyler."

"Seni gördüğümden beri ben de.."
Derin bir iç çekti.

"Her gece rüyama girdin biliyor musun Afrodit olarak. Üstünde ufak beyaz bir perçemle vücudunu saklamaya çalışıyordun uçarak yanıma gelirken."

Gülüştük.

"Heyecanlanıyorsun. "

Ne olduğunu anlamadan ona baktım.

"Bunu dediğimde daha fazla heyecanlandın. Kalp yalan söylemez."

Göğsüme bir öpücük kondurdu.

"Her gece seninle sevişebilirim."

"Her gece sevişmek için yanına gelebilirim."

"Sıkılmaz mısın benden?"

"Hayır, hiç sıkılmam. Tüm gün seni görsem bile, sesini duysam bile. "

"Ama ağlarım ki."

"Gözyaşlarınla yaşarım."

Hararetli bir seksin ardından böyle romantik cümleler duymak içimi bir tuhaf etmişti.

Beni kendine daha da aşık ediyordu.
Her kelimesinde hem de.

"Biz birbirimizi tamamlıyoruz aslında. Sen kıvılcımsın, ben ateş."

"O ne demek mesela?"

"Sen sebepsin, ben sonuç. Sen big bang'sin, ben evren. Sen harfsin, ben cümle."

"Anladım sanırım."

Uzun bir sessizlik oldu. Sadece araba sesleri ve kuşlar duyuluyordu. Bir de Buğu arada bacaklarını oynatıp kendini iyice bana kenetlemeye çalışıyordu. O sıralarda tenlerimizin birbirine değmesiyle ses çıkıyordu. Onun dışında evde büyük bir sessizlik vardı.

O sırada sessizliği aniden bölen bir telefon zili ikimizi de şaşkına çevirmişti.

Buğu sol bacağını bacak aramda kaldırıp doğruldu ve sehpaya bıraktığı telefona uzandı.

"Alo?"

Ayağa kalkıp yürümeye başladı odanın içinde.

"İyiyim anne, sen nasılsın?"

Tekrar dönüp bana baktı. Ne oldu anlamında bir el işareti yaptım.

"Şimdi mi?"

Telaşla yerinde zıplamaya başladı. Minik göğüsleri hafifçe sallanıyordu bunu yaparken.

"Nerdesin ki şuan?"

...

"Anladım, 10 dakikaya gelirsin yani."

Bu bana mesaj verme manasındaydı. Hemen ayaklanıp az öteye fırlattığım kıyafetleri toplamaya başladım.

"Tamam, hadi görüşürüz."

Telefonu kapattığından emin olunca elimdeki giysilerle yanına yaklaştım.

"Neler oluyor?"

"Annem sürpriz yapmak için yanıma geliyormuş. Ama evin yolunu karıştırınca beni aramış."

"Ucuz yırttık desene."

Elimden şortunu aldı ama hiçbir kıyafet giyilecek durumda değildi.

"Yenilerini getireyim bekle."

1+0 stüdyo dairede oturmanın yararlarından biri her şeyin elinizin altında olmasıydı.

Gardrobuma doğru ilerleyip kapağını açtım ve iki iç çamaşırı, bir sütyenle Buğu'nun yanına döndüm.

"Şort ve tişört var dolapta ama sana biraz bol gelebilir."

"Sıkıntı değil." dedi elimden aldığı kilodu hızlıca giymeye çalışırken.

Ona daha az bol gelebilecek bir şort ve tişört çıkarıp uzattım. Beraber aceleyle kıyafetlerimizi giyindik.

Aslında banyo yapmak en iyisi olacaktı ama vakit yoktu.

"Gel, bacaklarına su tutalım." diyerek koştura koştura onu banyoya sürükledim.

Duşakabinin içine geçmesini sağladım ve hafif soğuk suyu açıp elime şampuan döktüm.

Suyla ıslattığım ince bacaklarını şampuanla kapladım ve köpürmesi için sıvazladım.

"Şortu biraz yukarı çekmen gerek."

Yukarılara çıkıp iyice temizlenene kadar köpürttüm. Bacak içine yaklaştıkça güçsüzleşiyordu.

Annesi gelmeden önce onu daha da zor duruma sokmak istemiyordum. Hemen işimi bitirip soğuk suyla duruladım.

Sonra aceleyle lavabonun yanında asılı olan yüz havlusunu aldım ve güzelce kuruladım.

"Şimdi daha iyi."

Ayağa kalkıp ellerinden tuttum duşakabinden çıkarken kaymaması için.

"Teşekkür ederim."

"Ne demek."

"Ben kıyafetlerini yıkar getiririm."

"Tamam, sorun değil."

Hızlıca ayakkabılarını giydi ve bir şey unutup unutmadığını anlamak için ceplerini yokladı.
Her şeyin tamam olduğunu anlayınca aniden iki eliyle çenemi kavradı ve dudaklarıma bir öpücük bıraktı.

El sallayarak "Görüşürüz." dedi ve hızla merdivenlerden indi.

Kapısının kapanma sesini duyana kadar kapı önünde bekledim.

Yüzümde anlamsız bir gülümseme vardı.

Ellerimi dudaklarıma götürüp kıkırdadım ve kapıyı çektim. Eve baktım.

Gerçek bir savaş alanına benziyordu.
Ve bu savaş alanının her köşesi bana o anları hatırlatıp farklı şeyler yaşatıyordu.

Bugünlük her şeyi olduğu gibi bırakmaya karar vermiştim.

Artık kirli olan halının üstüne tekrar uzandım ve tavana bakarken anlamsız gülüşlerim bir süre daha bana eşlik ettiler.

sexual tension (gxg)Where stories live. Discover now