choose your words carefully, mr. styles

1.2K 121 489
                                    

Harry için her şey onuncu sınıfın ikinci dönemi, Aiden Stones tarafından terk edildiğinde başlamıştı. Aiden onu tüm okulun önünde küçük düşürücü bir şekilde terk etmiş, Harry'nin kendinden nefret etmesini sağlamıştı. Harry hayatında daha gurur kırıcı bir an yaşadığını hatırlamıyordu.

Gözlerinin dolduğunu, ağlamamak için kendini ne kadar sıktığını unutamıyordu. Yemekhanedeki tüm gözler onun, ve Aiden'ın üzerine dönmüştü. Kimseden çıt çıkmıyor, herkes dikkatle onları izliyordu. Bay Tomlinson nöbetçi olduğu yemekhanede çıkan karmaşayı fark edip, Aiden'ı bağırışları için azarlayana kadar da, Harry utanç içinde orada öylece durmaya devam etmişti.

Bay Tomlinson, diye düşündü Harry. Benim tatlı kurtarıcım. Harry'i omzundan tutup yemekhanenin çıkışına yönlendirmiş, lavaboya gidip elini yüzünü yıkamasını söylemişti. Harry onun söylediklerini yaptıktan sonra, öğle arası okuldan çıkıp eve gitmişti. Daha fazla okulda durup insanların çirkin bakışları arasında kalamazdı.

O hafta okula gitmemişti. Tüm haftayı evde, okuldan ve sosyal medya hesaplarından uzak durarak geçirmiş, ayrılık acısını bir şekilde atlatmaya çalışmıştı. Fakat bir hafta sonunda, annesi okula gitmediği için onu azarlamış, daha fazla devamsızlık yapmaması adına kendi elleriyle okula bırakmıştı.

Harry okul bahçesine girerken ne kadar tedirgin olduğunu hatırlıyordu.

(İtalik kısımlar flashbacktir.)

Harry okul bahçesine adımını attığı andan beri, Aiden'la karşılaşmamak için her yeri kolaçan ediyor, onun olmadığına emin olduğu yerlerden yürüyordu.

Binanın ikinci katına çıkana kadar, ona rastlamamayı başarmıştı da. Ancak, ikinci katta, koridordan döndüğü gibi Aiden'ı koridorun başında görmüş, Aiden onu görmeden kendini bulduğu ilk sınıfa atmıştı. Tabii, sınıfta masasına oturmuş önündeki kağıt yığınıyla uğraşan bir Louis Tomlinson olduğundan habersizdi.

Harry içeride birinin olduğunu hala fark etmemiş bir şekilde, sınıf kapısını hafifçe aralayarak dışarıya bakıyor, Aiden'ın gidip gitmediğini kontrol ediyordu.

"O aptaldan mı kaçıyorsun?" Harry, aniden arkasında duyduğu sesle irkilmiş, kolunu tuttuğu kapıyı hızla kapatmıştı.

Arkasını döndüğünde, öğretmen masasına yaslanmış bir şekilde ayakta duran Bay Tomlinson'ı görmüştü. Gri takımının içerisinde oldukça fit görünüyordu. Ellerini ceplerine yerleştirmiş, tek kaşını kaldırarak Harry'e bakıyordu.

"E-Efendim?" Diye sordu Harry şaşkınlıkla.

"Şu yemekhanedeki ahmağı diyorum, ondan mı kaçıyorsun?" Kıvırcık saçlı olan yüzü asılarak, gözlerini kaçırdı. Tanrım, kendini ne kadar da acınası hissediyordu.

Yirmilerinde olan, ve sadece iki senedir öğretmenlik yapan Louis Tomlinson onu bir süre süzmüş, sonrasında ise yaslandığı yerden doğrulup ona doğru yürümüştü.

"Kaçan kişi olması gereken sen değilsin, asıl o aptal yaptığı terbiyesizlik yüzünden senden köşe bucak kaçmalı, anladın mı?" Dedi Louis, çocuğun önünde durduğunda. Louis konuştuğunda, Harry hala ayakkabılarını izliyordu.

"Muhtemelen hayatının bittiğini falan düşünüyorsun, ancak inan bana o işler öyle yürümüyor. Ayrıca, eğer bu seni daha iyi hissettirecekse, ondan daha iyilerini hak ettiğin ortada. Ne kadar güzel olduğunu göremiyor musun?"

"A-Ama, o-onu seviyorum..." Harry'nin gözleri dolarken, kendini tutamayıp, dersine dahi girmeyen edebiyat öğretmenine sarılmış, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.

if walls could talk | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin