13

8.1K 612 37
                                    

Geç olsa da günün ikinci bölümü çiçekler haberiniz olmak.

*Buğra'nın Ağzından; Eymen'in onu sevdiğini anladığı gün* (Ne diyim bilemedim çok takılmayın ajdkssjahfjsj)

Elimi yüzüme kapatmış, iki parmağımın arasından heyecanla Efe'nin sevdiğimin evine girişini izliyordum.

Kapıdan girip gözden kaybolan çocuğu izlerken hala Eymen pencereye çıkıntığında, ona ne diyeceğimi düşünüyordum.

Bir türlü karar verememiştik, o yüzden onu gördüğünde ağzıma ne gelirse sıralayacaktım. Başka çaresi yoktu bu işin.

Efe girdikten sonra yanımdaki, birbirine kötü kötü bakışlar atan iki adama baktım bıkmış bir biçimde.

"Yeter lan! Aranızda ne oldu bilmiyorum ama şimdilik düzeltin, sonra çözeriz birlikte"

İkisi de birbirine son bir kötü bakış atıp, bana dönmüşlerdi.

"Kardeşim sakin olacaksın, bu kadar, karşına çıkınca da seni seviyorum aşkım der çıkarsın aradan" diyen kumralla gözlerimi devirmiştim.

Bu iki salağın arası ne zaman bozuk olsa Erdem döner bana patlardı, yazık yavrum Ümit ise sakin sakin kendi içinde yaşıyordu acısını hep.

"He haydi sen git de sevdiğine seni seviyorum desene" diye patladığımda Erdem'in yanakları kızarmıştı.

"Söyleyince ne olduğunu gördük, yine de senin şansını denemen lazım" diye hüzünle cevap veren bedene bakıp şaşkınlıkla ağzımı aralamıştım.

Lan bu ne ara açılmıştı.

Gözlerimi hemen Ümit'e çevirdiğimde, Erdem'in kızaran yanaklarını yüzündeki hafif bir gülümsemeyle izlediğini gördüm.

Neler döndüğünü bir türlü anlayamasam da beynimde çakan şimşekle bileğimdeki saati kaldırıp, Efe'nin dışarı çıkmasına son beş dakika olduğunu fark etmemle ikisinin de kolundan tutarak sürüklemeye başladım.

Şu iş bitsin onlarla ayrı bir şekilde görüşecektim.

Efe gelene kadar ikisinin de moralini düzeltmek adına çocuklardan aldığım topu bir ona bir öbürüne gönderiyordum.

Ümit her zamanki gibi duruma umursamaz bakarken, Erdem hemen uyum sağlamış ve koşarak benden topu almaya çalışmıştı. Göz ucuyla baktığım Ümit'in Erdem'i gülümseyerek izlemeye devam ettiğini görünce, sorunlarının yakın zamanda çözüleceğine karar verip, kumralın ayağından topu çaldım ve kaleye yolladım.

Sevinçle kafamı kaldırdığımda Efe'ye belinden sarılmış olan tatlı sevgilimi görmemle nutkum tutulmuştu resmen.

Gülümseyerek onu izlemeye dalmışken aklımdan geçirdiğim tüm cümleler bir duman misali uçmuş, beynim bomboş bir kova haline gelmişti.

Yutkunarak ellerimi kenardan sallandırıp bir adım ileri geldim sevdiğimin yüzünü daha rahat görebilmek adına.

Tam kendimi bir şeyler söylemek için hazırlamışken Efe'nin bana bağırmasıyla mutluluktan ağlayacak kıvama gelmiştim.

Minik yine yardımıma koşmuştu işte.

"Buğra abi muhteşemsin. Ben de büyüyünce senin gibi güzel oynayacağım" demesiyle yüzüme koskocaman bir gülümseme hakim olmuştu.

Tam mutlulukla cevap verecekken duyduğum kelimeler kalbimin yerinden çıkacak kadar atmasına neden oldu.

"Eymen abi kalbin neden bu kadar hızlı atıyor?"

Hassiktir hassiktir.

Onun da kalbi benim gibi hızlı hızlı atıyordu. Yanımda olsaydı yanaklarını mıncıra mıncıra severdim ev kuşumun.

Korkuyla elini Efe'nin dudaklarını kapatınca mutluluktan kahkaha atarak bakmaya başlamıştım güzel sevdiğime.

Heyecandan hızlanan nefesleri buradan bile belli olurken, kızarmış yanakları ve kocaman açılmış gözleriyle o kadar masum görünüyordu ki daha fazla nasıl sevebilirim diye düşünüyordum bu miniği.

Dayanamayıp konuştuğumda, söylediğim sözlere, ben bile kendime şaşırmıştım.

"O da sevinmiştir gol attığım için Efe o yüzden hızlı atıyordur o güzel kalbi" dediğimle birlikte yanaklarım al al olurken bozuntuya vermeden sevdiğimi izlemeye devam ettim.

Gözleri kocaman açılmış ne diyeceğini bilemez bir biçimde, kızarmış yanaklarıyla izliyordu beni.

En sonunda Eymen'in ellerinden kurtulan Efe yine bağırmaya başlamıştı.

"Benimki de heyecanlı heyecanlı atıyor Buğra abi aynı Eymen abi gibi"

Söylediği sözler karnımda çiçeklerin açmasına neden oluyordu. O ne kadar heyecanlıysa ben de o kadar heyecanlı hissediyordum kendimi.

"Çok mu hızlı atıyor Eymen abinin kalbi?"

Dayanamayıp sorduğumda yukarıdaki bedenin daha da heyecanlandığını sezmiştim.

Ama ben bu çocuğu yerdim yer.

"Çok hızlı çok, sesini bile duyabiliyorum" diye heyecanla konuşan çocukla mutluluğum ikiye katlanmış, ağlayacak kıvama gelmiştim neredeyse.

Daha fazla heyecanlanırsam, kalpten gideceğimi düşünerek aklıma ilk gelen kelimeleri sıralayıp koşar adımlarla terk ettim çocukların oyun sahasını.

"Tamam tamam hadi Eymen abin daha da heyecanlanmadan gidelim biz"

Resmen çocuğa suç atmıştım, halbuki onun kadar ben de heyecanlanmıştım.

Görünmeyecek hale gelinceye kadar hızlı adımlarla yürüdükten sonra arkamdaki ikilinin aynı anda kollarına girerek, aralarına daldım kara kedi misali.

"O da beni seviyor galiba" dediğimde Ümit kafasını iki yana sallamış ve Erdem'in hareketini çalarak sırtıma geçirmişti bir tane.

"Daha yeni mi anladın dangalak!?" dediğinde dudaklarımı ısırarak 'siz yıllardır fark edemediniz ama' kelimelerini yutup gülümsememi bozmadan kafamı salladım.

Ha yeni ha eski o da beni seviyordu. Var mıydı öncesinin sonrasının önemi?

Mutlulukla ikilinin meselesini çözüp, bu anı da kutlamak adına bizim küçük mavi eve doğru adımlamaya başladık.

Yolda yürürken bir kere bile gülümsememi bozmamıştım.

O da beni seviyordu ulan!

Ya nedense çok içime sinmedi bu bölüm :( umarım siz benim aksime sevmişsinizdir.

Hepinizi seviyorum, hatalarım varsa affedin beni olur mu?

Görüşürüzz.

İŞÇİ / GAY Where stories live. Discover now