21

5.8K 413 17
                                    

Avuçlarımın içlerini öpen adama gözlerimden fışkıran bir mutlulukla bakıyordum.

"Bugün de gitmesem işe?" Diyerek ellerimden tutup kendini bana yasladı. Yüzlerimiz birbirine değecek kadar yakına geldiğinde vakit kaybetmeden dudaklarımı öpüp geri çekildi.

"Buğra hayır!" Diye boğuk sesimle konuştuğumda gülmüş ve tekrar dudaklarımı öpüp ellerimizi ayırarak belime sarılmıştı. Bedenlerimiz neredeyse birbirine yapışmış gibi dururken tatlı bir gülümseme sunup tulumunun yakalarından tutarak kısa bir öpüşme başlattım.

Dudaklarımın üzerinde gerilen dudaklarla geri çekilip son bir kez daha öperek kapıya yönelttim sevdiğimi.

Bedenlerimiz hala birbirinden ayrılmazken, ayakkabılıktan işe giderken giydiği spor ayakkabılarını çıkarıp yere attım ve geriye doğru ittim yavaşça.

"Ama bebeğim" diye inleyerek beni bırakmayan çocukla gülüp, elimi omzularına koyarak benden ayrılmasını sağlamaya çalışsam da bu boşuna bir çaba olmuştu.

"Bebeğin yer seni ama benim yüzümden işini çok aksattın, kötü hissediyorum kendimi" dememle yüzü hafifçe düşmüş olsa da hemen toparladı.

Kendini hafifçe geriye çekip sinsi bir gülümseme ile bir anda yüzümün her tarafına hızlı ve sert öpücükler kondurmaya başlamıştı. Bense hem gülüyor hem de itmeye çalışıyordum.

Bir müddet bu şekilde kapı önü oynaşmamızı yaptıktan sonra geri çekilip ayakkabısını giydi ve son kez kendine çekip öptü beni.

"Görüşürüz bebeğim" diyerek el salladıktan sonra merdivenlerin ardından kayboluşunu izledim.

Çıktıktan hemen sonra kapıyı kapatıp koşarak pencereye yönelmiş, bir müddet daha gidişini izledikten sonra, görüş açımdan çıktığında soğuk havanın içeri fazla girmesini engellemek adına pencereyi örtüp kanepeye yerleşmiştim.

Sabahtan beri içimde yer edinen sıkıntıyla elimi battaniyeye atıp sarınmış ve televizyondan rastgele bir kanal açmıştım. Dün gece tüm işlerimi bitirdiğim için bugün kendime tatil ilan etmiştim, bu nedenle sevgilim gelene kadar götümü devire devire oraya buraya yayılmayı düşünüyordum.

Bir iki saat boyunca kendimi sarım sarım sarıp, yuvarlanarak televizyon izlemiş ve en sonunda zilin çalmasıyla ayaklanmak zorunda kalmıştım.

Acele bir şekilde ortalığı toparlayıp ikinci kez çalan kapıya ilerleyerek, kapıyı araladım usulca. Karşımda gördüğüm ikili yine yüzümü gülümsetirken, ikisini de içeri geçirip kapıyı arkalarından kapattım.

"Hoşgeldiniz"

"Hoş buldum kuzum benim" diyerek hemen bana sarılan Durdu abla ile gülüp ben de kollarımı sardım etrafına.

"Bensiz sarılmayın!" Diye bacaklarımıza sarılan küçüğe gülümseyerek Durdu abladan ayrılıp kucakladım hemen.

"Sensiz olur mu lan eşek" diyerek yanaklarını ısıra ısıra odaya doğru götürüyordum miniği.

"Sen neden okula gitmedin?"

Daha yeni aklıma gelen soruyla kaşlarımı çatarak baktım kucağımdaki çocuğa. Yanakları kızararak diğer tarafa dönüp sardı kollarını bana.

"Şey gitmek istemedim" dediğinde küçük bir kahkaha atıp kanepeye yerleştirdim. "Boşver ben de küçükken okula gitmeyi sevmezdim" dememle parlayan gözlerini gözlerime dikmişti hemen.

"Gerçekten mi?"

Masum masum sorduğu soruya kafamı sallayarak onay verip mutlu oluşunu izledikten sonra Durdu abla ile konuşmak için eline telefonumu vermiştim sinsi sinsi. Annesi görse kızardı çünkü. Ama arada çocukların da ihtiyacı vardı böyle küçük şeylere.

"Sen şimdi biraz telefonla oyna, ben de o sırada sana tatlı bir şeyler getiririm. Tamam mı?" Dediğimde hemen kafasını sallayıp küçük elleriyle telefonumu tutmuştu.

"Abla gel biz de çay demleyelim"

İkimiz de mutfağa geçtiğimizde, demliği elime alarak suyu koyup ocağa yerleştirdim.

"Ee abla ne yaptın? Yeni işin nasıl gidiyor?"

Durdu abla bir iki gün önce kendine güzel bir lokantada iş bulmuştu. Zaten eli lezzetli olan bu kadın için mükemmel bir iş olduğunu düşünüyorduk hepimiz.

"İyi oğlum alıştım artık, patron da iyi biri sevdim oğlanı. Bakalım yuvarlanıp gidiyoruz"

Söyledikleri gülümsememe neden olurken içim rahatlamıştı aynı zamanda da.

Kaynayan suyla kendime gelip çayı demlendikten sonra ablamın yanına oturdum hemen.

"Ev nasıl peki alıştınız mı?"

"Alışmaz olur muyuz kuzum, mis gibi de yapmışsınız evi zaten, Buğra'nın ablası da çok yardımcı oldu sağ olsun"

Hayatlarını bu şekilde toparlamış olmaları beni gerçekten sevindirmişti. Ablam böyle güzel bir hayatı hak eden bir insandı. Umarım ilerki zamanlarda da böyle huzurlu bir şekilde sürerdi mutlulukları.

"Eymen abi!" Diye bağırarak bize doğru gelen küçüğü kucağıma alıp dizime otutturdum.

"Efendim abim"

Dudaklarını büzerek, telefonu bana doğru çevirip oyununda geçemediği bölümü gösterdi. Küçük ellerinden telefonu alıp bölümü geçtikten sonra, tekrar ellerine tutuştururken gördüğüm arama ile kaşlarımı çatarak telefonu tekrar almıştım.

İçimdeki huzursuzluk büyürken 'Sevgilim' yazan aramayı cevaplayarak kulağıma götürdüm.

"Efendim Buğra?"

"Eymen ben Erdem, Buğra yaralandı hastaneye gidiyoruz, haber etmemiz gerektiğini söyledi. Xxx hastanesindeyiz"

Duyduklarımdan sonra gözlerim kararırken düşen telefonu umursamadan kapıya doğru yönelmiştim.

İçimdeki huzursuzluğun nedeninin bu olmasını hiç istemezdim.

Durdu ablanın patronunu Orhan yapma fikri çık aklımdan hxjsjfjs.

İŞÇİ / GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin