1.3

17.6K 1.3K 314
                                    

| Altan |

Çarşamba.
13.04

Kucağıma düşen sakız paketini ani bir refleksle yakalayıp üzerime düşen gölgenin sahibine baktım. Dümdüz ifadesini hiç bozmadan yukardan beni izliyordu. Gözlerim bir kez daha sakız paketine kaydı. Ambalajı açılmamıştı fakat karton kutusu günlerce cepte gezmiş gibi ezikti.

"Niye bana veriyorsun bunu?"

Gözleri sınıftaki diğer öğrencilerde dolaşırken varla yok arası bir sesle "Bir iki kere sakız istedim diye iyice havalandın." diye mırıldandı. Sanki söyleyeceklerini ezberleyip gelmiş gibi duygusuz bir ton kullanıyordu. "Ben kimseye borçlu kalmam."

Ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle yüzüne baktım. Saçma bir şekilde ciddi görünüyordu.

"Alt tarafı sakız verdim Tuna." Şaşkınlıktan beynim uyuşmuştu, düşüncelerim bile akıcılığını kaybetmişti.

"Dün gelmediğin için cebimde ezildi biraz."

Usulca başımı salladım. Gözlerim sınıfta dolaşınca bir iki kişinin sorgular gibi bizi izlediğini fark ettim. Şaşırmaları da sorgulamaları da normaldi, çünkü Apo'yla takılırken onun ezeli düşmanıyla konuşmamın mantıklı bir açıklaması yoktu.

Bakışlarımız tekrar kesiştiğinde onun da benim gibi düşündüğünü anladım. Başından beri rahatsız bir hava içinde olmasının sebebi de muhtemelen buydu. Yüzündeki ifade biraz daha sertleşirken "Neyse." diye geriye adım attı.

"Altan?"

Apo'yu gördüğüm an bakışlarımı hızla Tuna'ya çevirdim. Uzun zamandır birbirlerine bulaşmamışlardı ama yüzlerindeki ifadeye bakınca bu ayrılığın yakında sona ereceğini görebiliyordum.

Ağır adımlarla bize doğru yürürken gözlerini Tuna'dan ayırmadan "Bir sıkıntı mı var?" diye sordu. Sıkıntıdan başka bir şey olmadığı için ayağa kalkıp Apo'ya yaklaştım.

"Yok bir şey, yürü kantine gidelim."

Hala elimde duran sakız paketini sırama atıp Tuna'ya bakmadan Apo'yu sürüklemeye başladım.

"Hayırdır Apo, bir tane yetmiyor iki tane mi alıyorsun artık?"

Şoktan uyuşan vücudum yürümeyi reddediyordu. Omzumun üzerinden arkaya baktığımda suratında gördüğüm sinir bozucu gülümseme hissettiğim ağırlığı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Her göz kırpışımda babamın bürosunda yorgun bakışlarla dışarıyı izleyen çocuğun görüntüsü karşımda beliriyordu.

Apo üzerine atılmak için harekete geçtiğinde koluna sıkıca yapıştığımı fark ettim. Parmaklarım koluna kenetlenmişti ve onu durdurmak için farkında olmadan tüm gücümü kullanıyordum.

Gözlerimi Tuna'nın sokuk suratındaki gülümsemeden ayırmadan "Kantine gidelim Apo." diye tekrarladım. Yüzündeki gülümseme silinip yok olduğunda sıramın üzerinde duran ezik pakete baktım. Bakışlarımız tekrar kesiştiğinde neye baktığımı anladığını gözlerinde görebiliyordum. Sert bakışları kısa bir an titredi ama o sarsılmaz şerefsizliği yerli yerinde duruyordu.

Sınıftan çıktığımızda Apo'nun "O şerefsiz dua etsin arada sen varsın. Yoksa ben onu tüm okula reklam yapmayı bilirdim." diye homurdandı.

"Öyle bir şey yaparsan ben ondan daha çok zarar görürüm."

Başını sallayarak ofladıktan sonra saçlarını hırsla karıştırıp yüzüme baktı.

"Ne demeye gelmiş yanına?"

"Her zamanki şeyler." derken omuz silktim. Kısa kesip kapatmak en iyisiydi, çünkü ayağıma kadar sakız getirdikten sonra söylediklerini ben bile sindirememişken başkasına nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.

_______

Tuna bi iş yapmaya niyetleniyon sonra götünle dünyayı deviriyon aşkım sen niye böylesin?

Valla yakın arkadaşım olsa aynı Apo gibi olurdum, ama yok maalesef. NELER KAYBETTİĞİNİZE DÖNÜP Bİ BAKIN İSTEDİM KAZIKÇI ESKİ DOSTLAR

Bir de erkek okuyucularıma bir sorum olacak. Yazdıklarımda ilişkilerde ve ya karakterlerde bir yanlışlık görüyor musunuz? Hani hayır abi, eşcinsel erkekler böyle değil dediğiniz bir şey mesela? (Kişisel özelliklerin dışında. Herkesin kişiliği farklı çünkü size mantıklı gelmeyen o karakter için mantıklı olabilir.)

Bu soru herkese:
TuAl için yazılmış dediğiniz bir şarkı var mı? Yaz kardeşim, döşe.

gidelim venus.

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin