5.5

10.8K 794 124
                                    

| Tuna |

Cuma.
12.30

Artık geri dönemezdim, dönmeyecektim. Onlar bunu anlamıyordu, anlamalarını da beklemiyordum. Kimsenin arkasında bir çöp yığını durmuyordu. Onlar arkalarına baktıklarında yüzleşecekleri şeylerden korkmuyorlardı. Bugüne kadar sadece ileri bakarak yaşadığım için hayatta kaldığımı bilmiyorlardı.

Durmam gereken nokta görüş alanımdaydı ve oraya ulaşana kadar yürümeyi bırakamazdım. Ben o noktaya ulaşana kadar hepsi benimle yürümek zorundaydı.

Gözlerim ekrandaki görüntüden ayrılmayı reddederken göğsümü titreten bir kahkaha dudaklarımdan taştı. İçime sığmayan bir şeyin bu şekilde dışarı aktığını hissedebiliyordum. Kahkahalarım tükenmek bilmezken çevremdekilerin şaşkınca beni izlediğini hissedebiliyordum.

"Ne oluyor lan?"

Emre'nin şaşkın yüzü görüş alanıma girdiğinde daha fazla ayakta duramayacağımı fark ederek yere çöktüm. Duramıyordum, içimdeki şey tükenmediği sürece duramayacağımı da biliyordum.

Sarsıntılar tüm gücümü ezerek azaltırken kendimi yere bırakıp kahkahaların dışarı akmaya devam etmesine izin verdim. Derimin altına zonklayan kasların acısı bile durmam için yardımcı olmuyordu. Yanımdaki sıranın köşesinden destek alarak kalkmaya çalıştığımda dışarı çıkan çivinin varlığını avucumda hissederek sıkıca tutundum. Islak, ince bir yol çivinin sivri ucundan başlayıp sıraya yayılırken Emre'nin ellerini omuzlarımda hissedebiliyordum. Elimi sıraya vurarak gülmeye devam ettim. İşe yaramayacağını bile bile bir şeyler hissetmek istiyordum.

"Napıyorsun lan-" bileğimi kavrayarak durdurmaya çalışırken sesindeki dehşet şaşkınlığına baskın çıkıyordu. Sonunda ayağa kalktığımda, sarsıntı azalarak kaybolup yerini derin soluklara bıraktı. Yine de yüzümdeki aptal sırıtışı silemiyordum.

"Delirdin mi abi? Mal mal davranıp korkutmasana insanı!"

İşin gerçeği, ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Bu yüzden avcumda giderek yayılan kırmızı ıslaklığa bakarak sırıtmaktan başka bir şey yapmadım.

Sinirle oflarken ellerini beline yerleştirip"Anasını siktin elinin," diye söylendi." "yürü revire gidelim." Dediğini yapmazsam susmayacağını bildiğim için itiraz etmedim. Kafam tıka basa doluyken bir de Emre'nin boş muhabbetiyle uğraşacak halim yoktu. Sadece kafamı sallayıp önüne geçerek sınıftan çıktım.

Elimden sızan küçük damlalar geçtiğimiz yollara iz bırakırken avucumu açıp kırmızı birikintiye baktım. Delik deşikti ama hiç acı hissetmiyordum. Boğazıma tırmanan dürtüyü bastırmaya fırsat bulamadan köşedeki çöpe koşarak yere çöktüm. İçime sığmayan şeyin kalanını dışarı kusarken alabildiğim kısıtlı nefesler kahkahalarımın içinde boğuluyordu. Hiçliğin içinde kaybolmamı engelleyen tek şey omuzlarımı kavrayan iki elin baskısıydı.

Sırtımı duvara yaslayarak yüzümü dünyaya döndüğümde gülmeyi zar zor bırakıp telefonumu çıkardım. Ekran kilidini açıp telefonu Emre'ye uzatırken "Melih'e at şunu." diye soludum.

Gördüğü karenin etkisiyle gözleri irileşip kocaman olduğunda daha fazla gülmeye başladım.

"O hesap kapanmamış mıydı?"

Öğle arasını okulda geçiren birkaç öğrencinin uzaktan merakla bizi izlediğini hissedebiliyordum. Ağzımı açarsam tekrar kusmaya başlayacağım için konuşmadan başımı salladım. Gözlerimden aldığı cevabı kabullenip söylediğimi yapmak için ekrana döndüğünde dürtüye teslim olup tekrar çöpe kapandım.

_____

ulan Tuna, içimde yarasın

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin