10

175 54 26
                                    

Hızla irkildim, dişçinin bekleme salonuydu burası. Elim çantama gitti, dışına çıkacakmış gibi gümbürdeyen kalp atışlarımla fermuarı açtım aceleyle. Her şey içindeydi. Etrafa bakındım. Saat on biri iki geçiyordu. Zamanı ilk algıladığım andı bu. Televizyon açık, sesi de kısıktı. Aynıydı işte. Kıyafetlerim üzerimdeydi. Islak değildim. Odada benden başka kimse yoktu. Küçük kız yok, annesi yoktu, sadece ben vardım. Dehşetle fırladım ayağa. Muayene odasının kapısı açıldı, sekreter şaşkınca baktı bana. 

"İyi misiniz?" diye sordu. Parmağımla boş koltuğu işaret ettim. "Anneyle kız," dedim kekeleyerek "onlar nerede? Orada bir anne kız vardı." 

"Kimden bahsettiğinizi anlamıyorum," dedi. Eliyle içeriyi işaret etti. "Doktor bey sizi bekliyor. Günün ilk hastası sizsiniz."

Delirmiş miydim? Rüya mıydı? Hayır, hayır diye sayıkladım. Çantamı aldığım gibi dışarıya fırladım. İşte hayat devam ediyordu. Bütün hızımla koşturdum cadde boyunca. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilemedim. Mühendis yanımda yoktu. Hâlbuki? Ah, kesinlikle deliriyordum. Rüya mıydı? Tümü, tüm yaşadıklarım çılgın ötesi bir rüya mıydı? Geçen onca zaman dilimi. Bir yıldan fazla sürmüştü. Caddenin ortasında dikildim bir anda. Elim bileğime gitti. İşte göstergenin o izi. Hâlâ oradaydı. Sevinçle haykırdım. İnsanlar dönüp bana baktı. Kimseye aldırış etmeden tişörtümü kaldırdım. Dikiş izi. Tastamam aynı yerinde. Evet, rüya değildi, yaşadığım her şey her şeyiyle birebir gerçekti. Ama ne olmuştu? Burada tek bir saniye ilerlememiş gibiydi. Orada bir yıldan fazla zaman geçerken, burada, neyse ne diye söylendim. Kendimi silkeledim. Anlamaya çalışmayacaktım, ne de olsa bunu başaramazdım. Kırsala giden otobüsleri es geçip doğruca taksiye yöneldim. Adresi söyleyince itiraz etti. "İki buçuk saat," dedi sızlanarak. Cüzdanımdaki tüm parayı eline tutuşturdum. Dişçi beklesindi. Parayı görünce hemen arabayı çalıştırdı. Her dakika daha da hızlı olmasını söyledim ona. İki buçuk saatlik yolu bir saat on beş dakikada kat etti. Arabadan düşe kalka indim. Her bir adımda tökezledim. Önce kümesin önüne vardım, hâlâ oradalardı. Onları çıkarmamı bekliyorlardı. Gözyaşlarıma hâkim olup kümesin kapısını açtım. Kanat çırpa çırpa fırladılar dışarıya. Yemlerini döktüm önlerine. Böylesine bonkör olmamıştım onlara karşı, şaşkınca geri döndüler. Çantamı yere fırlatıp Betty'ye doğru tüm gücümle koştum. Oradaydı işte, oturmuş geviş getiriyordu, beni özlemiş gibi bir hali yoktu. Beni görünce yüzüme bile bakmadı. Kendimi onun önüne attım. Boynuna sarılıp çılgınca öptüm başını. Rahatsız olmuştu bu tavrımdan, kızgınca salladı başını. Beni üzerinden atmaya çalıştı. Kahkahalarla serildim yere. Tepindikçe tepindim. Sonra kollarım düştü iki yana. İçimi bir hüzün dalgası sardı. Mühendis yoktu, neredeydi? Birlikte mi dönmüştük? Öyle olmalıydı. Belki o da evindeydi? Ama onu nasıl bulacaktım? Birbirimizi nasıl bulacaktık? Ne isimlerimizi biliyorduk ne de yaşadığımız yeri. Ama bir dakika. Zavallı aklım. Hayvan gübresine gömülmüş bir haldeyken tüm gerçeklik bir ok gibi saplandı sırtıma. Ben zaman kaybı yaşamadaysam, çalındığım ana, o saniyeye yeniden bırakıldıysam, o da öyle olmalıydı. Üç yıldır oradaydı. Parmaklarımla saydım. Anlamaya çalıştım. Hızla doğruldum sonra. Ben 2021 yılına döndüysem, o 2018'e yani, diye fısıldadım zihnimi sonuna dek zorlayarak. O buraya üç yıl önce gelmişti. Ben gitmeden o zaten dönmüştü. Başım döner gibi oldu. Elim kalbimin üzerine gitti. Üç yıl, diye fısıldadım. Hemen yanı başımdaki bir tavuk yeri durmaksızın eşeliyordu, suratıma uçuşuyordu toz toprak. Basit bir çiftçiyim, diye sayıkladım. Omuzlarım düştü. Üç yıl önceye dönmüş olmalıydı, evet, ama beni neden bulmamıştı? Bulabilir miydi? Ona kendim hakkında neler anlatmıştım. Ona adres vermemiştim. İsim vermemiştim. Ona hiçbir şey söylememiştim. Betty'yi biliyordu bir tek. İneğine âşık çiftçi bir kız. Kim olsa tanırdı ha? Başımı iki yana salladım. Hayatına devam etmiş olmalıydı. Okuluna. Beni ne yapsındı? Ona kızmamıştım. Ona hak vermiştim. Eğer beni bulsaydı, kaçırılmadan önce, zihnim yine mücadeleye girişti. Hayır, anlamıyordum. Bunu anlamaktan uzaktım.

SİMÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin