Bu bölüm hakkında önemli ve kısa bir not düşeyim:
Bu bölüm "8. Yaş" ve "Belki :D" isimli bölümlerin devamı niteliğindedir. "Ergenus :))" isimli bölümde ise bu bölümden sonra gelişecek olan yazışma ele alınmıştır.
Eğer olayı unuttuysanız "8. Yaş" isimli bölümün son paragrafını okuyabilirsiniz. ❤
İyi okumalar 🌙
***
Sevgi en güzel duygudur değil mi?
Hep öyle anlatıldı. İçimizde kelebekler oluşturur, aklımızı başımızdan alır, bulutların üzerindeymiş gibi hissettirir derlerdi. Ama benim içimdeki sevgi bana bunları yaşatmamıştı.
Evet, kelebekler oluşturuyordu. Ama içimdeki sevgi tırtıl, bense kozaydım. Tırtıl benim canımı yakarak, ona tüm güzelliğini, asilliğini benim vermeme rağmen minnetsizce beni parçalayıp bir daha gelmemek üzere gitmek istiyordu. Bahanesiyse beni onun yaratmış olmasıydı.
Evet aklımı başımdan alıyordu. Yıllarca bana yaşamak isteğimi elimden alacak şekilde davranan dedeme karşı o çocuk yaşımda beslediğim sevgi şimdiki aklımı başımdan alıyordu. Nasıl öyle birini sevmiştim ben? Bu karısını dövmesine rağmen kadının 'Kocamdır, döver de, söver de.' demesine eşit bir şeydi. İğrenç, aşağılık, gurursuz gibi hissettirecek bir şeydi.
Bulutların üzerindeymiş gibi mi hissettiriyordu? Bu sefer, hayır. Bulutların üzerinden ölümü garantilemek için atlatacak gibi hissettiriyordu. Değersiz hissettiriyordu. Değersiz olmadığımı biliyordum. Bir çok kişiden daha değerliydim. Ama bunu duymaya ihtiyacım vardı. Çünkü artık kendimi avutacak gücüm kalmamıştı.
Ama bunları haketmiştim. Çünkü bunlar kendi ellerimle yarattığım gerçekliğimdi. Kadere inanmazdım ben. Güzel bir hayat için çabalamamamıza rağmen herşey 'Kaderin suçu' diyip kendimizi tatmin etmemizden başka bir şey değildi bu kavram. Ben bu yüzden bu yaşadıklarımı kendi suçum olarak kabul ediyordum.
Ama bir yanımın 'Çocuktun' diye bağırmasının karşısında duramıyordum. İçimde büyük bir savaş vardı. Saf, masum, en çok da sevgi dolu olan Sude'yle nefretle dolu, kinli, acımasız, her türlü pisliğin içinde duran Ay'ın savaşıydı. Kazanacak olanı bilemezdim ama benim baştan kaybettiğim belliydi. Çünkü her savaş ne kadar şanlı görünsede arkasında önce kendinin, sonraysa kaybedenin enkazı vardı.
Ben Sude kazansın istiyordum. Ama Ay'ın tarafında savaşıyordum. İçimdeki kinden, nefretten kurtulmak, Sude olmak istiyordum. Ama bunun için önce Ay'ın daha çok batması lazımdı. Ay akıllıydı ama sabırsızdı. Sude'yse salaktı ama çok sabırlıydı. İçimdeki bu büyük zıtlığa aklım ermiyordu. Ve bu zıtlık her iki tarafı çok rahatsız ediyordu.
Telefonumun çalmasıyla sesli bir şekilde küfür ettim. Hızlıca cebimden çıkarıp sessize aldım ve aramayı cevapladım. "Geldim." Cevap vermeden telefonu kapatıp cebime geri soktum. "Ayza abla. Ben korkuyorum. Nereye gidiyoruz?" Pembe sırt çantasını beline takmış merdivenlerden paytak adımlar atarak inen Meltem'e baktım. Yüzünde uyku mahrumluğunun bıraktığı bir ifade ve yarı açık gözlerle bana bakıyordu. Sonunda tam yanıma ulaştığında önünde diz çöktüm.
"Bana güveniyor musun?" Başını hızlıca aşağı yukarı salladığında onu çekip yanağından öptüm. "Şimdi saklanbaç oynayacağız. Ama bu sefer kuralları ikimiz koyuyoruz." Oyun lafını duyunca hemen açılan gözleriyle dudaklarını kıvırdı. "Kuralları kral ve kraliçeler koyar değil mi? Biz de öyle miyiz?" Dedi heyecanla. Gülümsedim.
"Hayır. Bu oyunda kral yok. Sadece kraliçe ve güzeller güzeli bir prenses var. O da biz ikimiziz. Hep krallar mı yönetecek? Biraz kadın eli değmiş yerler görsün şu cahil halk. Güllük gülistanlık yapacağız biz ikimiz, bak gör."
أنت تقرأ
Ay | Texting
القصة القصيرةAy: Yeni çocuk var ya. Ay: Onun sevgilisi var mı ? ... İnsanlar bazen bilmeden yapmaması gereken bir şeyler yapmaz mı? Bizim kız farklı ya, bile isteye yapıyor. NOT: EKİM KARAKTERİ ERKEKTİR!!! *** Bol bol küfür içerir❗ 14.04.21💫 Tüm hakları saklıdı...