Pişmanlıklar dolu bir hayatı nasıl teşekkürler dolu bir hayata çevirebilirdik?
Pişmanlıklar değil miydi zaten insanların en büyük acılarını besleyen o illet? Kırgınlıklar sanılırdı en büyük kalp yaraları. Ama en büyüğü pişmanlıklardı. Bir insanı fiziksel değil de ruhsal olarak keskin darbelerle yaralayıp öldürüyordu pişmanlıkların azabı.
Günlerdir içimde yaşadığım bu pişmanlık ne içindi? Kendim için mi? Benden nefret eden birini kafama takmam en büyük pişmanlığımdı galiba. "Neden?" diye sormazdım. "Neden beni sevmiyor, istemiyor?" diye sormazdım. Sadece boş verseydim belki de daha güzel olurdu hayatım. Şimdi 1 kişinin nefreti olurdum sadece. Hayatta en çok güvendiğim insanların değil.
Belki de gerçekten tımarhaneye kapatılması gereken bir deliydim. İçimdeki bilinmezlikler, aklımı meşkul eden anlamsız sorular gençliğimi elimden alıyordu. Yorgundum. Uyumak, bir daha da uyanmamak istiyordum. Düşünmediğim tek anımdı uyku halim.
"Sude'm daldın gittin yine."
Yıllardır beni rahatlatan, güven veren bu ses bile beni stresse sokmaya yetiyordu. Sadece yalnızlığıma gömülüp kör olana kadar ağlamak ve herkesden kaçmak istiyordum. Güneş sönsün, hep karanlık olsun, Güneşim Ay olsun istiyordum.
Başımı yere dikmiş öylece kaldırımın minik taşlarını dikkatle süzüyordum. Her adım attığımda büyük kısmı görüş açımdan çıkan kaldırım taşları küçük adımlar atmam için zorluyordu.
"Sude? Sen beni dinliyor musun?"
Gözlerimi kaldırımdan çekip iki saattir beni güldürmek için bin takla atan en yakın arkadaşımı ve onun yanında durup benim moduma ayak uyduran bir diğer en yakın arkadaşıma gözucu baktım. "Dinlemiyor." Cevap için hazırlanmış aralı dudaklarımı kapatan Sima'nın cevabı oldu.
"Sen sus, burada önemli olan Sude. Zaten yalvardın yakardın diye getirdim seni. Ayağıma bağ olma." Alt dudağımı dişleyerek Sima'nın saniye saniye değişen yüzifadesine, çatılan kaşlarına ve kasılan çenesine baktım. Parmaklarını sıkmış tırnaklarını elinin içine batırmaya başlamıştı. Kız genel olarak çok sinirli yapılı olsa da yüzü yuvarlak ve aydın olduğu için her zaman kızgın bir civcive benziyordu.
"Ekim, madem ki, yalvardım, yakardım sizinle gelmek için. Telefonumdaki gelmem için bana para teklif eden çocuk kim?" Diye sordu. Alaycı ses tonu dudaklarımın kıvrılmasına yetmişti. "Alakam yok yalnız, paralel evrenler hep." Gülümsemem iyice genişlerken duyduğum 'şak' sesiyle kahkahayı bastım.
Sima duramamış Ekim'in kafasına bir tane yapıştırmıştı. "Yalvarırım sen şakasına vurma Sima, şaftım kaydı. Of zaten ders çalışıp geldim buraya, şimdi vurdun her boku unuttum. Baştan çalışmam gerekecek senin yüzünden." Ağlak ses tonuyla konuşan Ekim'in koluna girdim.
"Ben sana çalıştırırım ders, hayatım. Takma bu kadar." Ekim'in dehşetle bakan gözlerine sinsi bakışlar attım. Hemen kolunu benden kurtarıp Sima'nım sağ tarafına geçti. "Sima, kurtar beni şu kızdan." dediğinde Sima onu eliyle itekleyerek tüm dikkatini bana yöneltti.
Sima sorgulayan biri değildi. Nedenlere değil de sonuçlara bakan biriydi. Şu anda onunla konuşmaktan çekiniyordum. Garip bir şekilde dilimin bağını çözebilen biriydi. O da gerildiğimi farketmiş olacak ki, elimi tuttu ve güven verircesine sıktı.
Buruk bir gülümseme sunduğumda artık konuşmaya başlamıştı. "İyi misin diye sormayacağım. Pişman mısın diye soracağım." Yutkundum. Beni zorlayan bu sorunuyu ancak Sima verebilirdi. "Pişmanlığım yaptığım şeylere değil. Kaybettiğim insanlara." dedim kısık ses tonuyla. Birkaç saniye sessiz durup tekrar sordu. "Peki geri almak ister miydin yaptığın şeyleri?" Hızla başımı sağa sola salladım.
أنت تقرأ
Ay | Texting
القصة القصيرةAy: Yeni çocuk var ya. Ay: Onun sevgilisi var mı ? ... İnsanlar bazen bilmeden yapmaması gereken bir şeyler yapmaz mı? Bizim kız farklı ya, bile isteye yapıyor. NOT: EKİM KARAKTERİ ERKEKTİR!!! *** Bol bol küfür içerir❗ 14.04.21💫 Tüm hakları saklıdı...