AİLE TOPLANTISI

25 10 10
                                    


MULTİ: KARA ARSLAN MALİKANESİ

ŞARKI: SAM RYDER - TİNY RİOT

BU ŞARKIYA BAYILDIM BENCE DİNLEYİN!
TÜRÇE ANLAMI DA ÇOK GÜZEL...

*******************
HAZIR MISINIZ MİLLET? HAZIR OLSANIZ İYİ EDERSİNİZ. ÇÜNKÜ BU BÖLÜM BOMBA GİBİ GELİYOR...

BEĞENİ VE BÖLÜM HAKKINDA YORUMLARINIZI BENİMLE PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...

SİZİ SEVİYORUM...

................................

Üzerimde büyük bir yük varmış gibi hissediyordum, omuzlarımda büyük bir ağırlık vardı sanki, ancak daha da önemlisi içimde ki ağrıydı. Gerçekten? neydi bu göğsümdeki lanet ağrının sebebi?

Derin derin nefesler alıp veriyordum, terapistimin önerdiği gibi nefes egzersizleri yapıyordum ama geçmiyordu! sanki içimde daha da büyüyor gibiydi.

Kalbimin etrafına bir tel sarmışlarda, o tel zaman ilerledikçe alanı daraltıyor kalbimi sarıyordu, kalbimi her geçen saniye daha çok sıkıyordu, beni boğuyordu, nefes alamamı engelliyordu. Ya kurtulmalıydım o tel parçasından yada kalbimi delik deşik edip yok edene kadar acı çeke çeke beni yok etmesine izin vermeliydim... ama acıya alışmıştım bir kere, hayatımın yaşam felsefesi gibi olmuştu acı ve yalnızlık, biraz bile mutlu olsam hemen ardından kendimi sorgularken buluyordum.

Sanki ardından bir şey olacakmış gibi hissediyordum, bunu bana hissettiren yaşadıklarımdı, belkide hayatın ta kendisiydi, ama bunun için beni kimse suçlayamazdı. Çünkü her mutlu olduğumda, güldüğümde, ardından kötü bir şey oluyordu, bizim gibilerin hiç bir zaman mutlu olmaya hakkı yoktu sanırım.

Yine de çocuklar kim olursa? Ne olursa? Nereden gelmiş olurlarsa olsun? karaktersiz insanlar yüzünden bunları yaşamayı haketmiyorlardı. Kimse haketmiyordu birileri buna dur! demeli buna engel olmalıydı.

O yüzden ben asla böyle durumlara kendime engel olamıyordum, kendi geleceğimi kurtaramamıştım. Ailem için kendi ruhumu çöpe atmıştım, bunun için asla pişman değildim ama her fedakarlığın bir bedeli vardı işte.

Her şeyi onlardan saklamak zorundaydım, ne kadar uzun zamandır böyle bilmiyorum ama ilaçsız hiç bir şekilde uyuyamıyordum, her iyileşmek için gittiğimde ilacın dozu biraz daha artıyordu, sinir krizlerime hakim olamıyordum.

Hastane de terapi görmüştüm, gerçekten çok ama çok zor zamanlardı, ancak orada bir şey keşfetmiştim. Benden daha zor durumlarda kalmış daha ağır şeyler yaşamış olan insanlar vardı, onlar bana çok şey öğrenmişlerdi, en acısıda her fedakarlığın bedeli olduğu gibi ruhunda kalan izin de bir bedeli vardı en ağırı o acıyla yüzleşmekti...

Acılarımla yüzleşecek kadar cesur olamamıştım hiç bir zaman, olamayacaktım da. Çünkü yüzleşmeyi hiç bir zaman istemiyordum, bunu ne kadar kendime itiraf edemesemde çok iyi biliyordum, öfke ve nefretle dolu olsamda, deli gibi olacaklardan korkuyordum. Şimdi ki halimden daha kötü olmak istemiyordum.

Arabanın sendelemesiyle yerimden hafifçe sıçradım, düşüncelerimden ayrıldığımda etrafıma baktım düz yolda ilerliyorduk göz ucuyla zafir'e baktığımda yola odaklanmıştı o da düşünceli görünüyordu.

Kısık bir sesle mırıldanır gibi yaparak "ev sahiplerinin geleceğimizden haberi var. Değil mi zafir?" dedim ufak çakıl'a çaktırmadan.

Kaşlarını çatmış kısa bakışlarla bir bana bir yola bakıyordu, ben ise cevap vermesini bekliyordum ama yüz ifadesinden anladığım kadarıyla kimsenin geleceğimizden haberi yoktu! yani davetsiz misafir olarak gitmemiz yetmiyormuş gibi bir de habersiz gidiyorduk!

SAFİR & ZAFİROnde histórias criam vida. Descubra agora