15

2.4K 134 85
                                    

Alperen Öztürk:

Kapattığım telefonu sıkıntıylaçekerek yan koltuğa atarken önümdeki arabaya korna çaktım, trafiğin yoğun olmasının zamanı değildi şimdi. Ercan arka koltukta doğruldu, uyku mahmuru gözleri bir anda parladı. Evet, hissediyorum: Benimle alay edecek.

"Ölüyorsun heyecandan, değil mi?" dedi sırıtarak. Kaşlarımı çattım.

"Sus Ercan."

"Hadi itiraf et-" Sözünü sert tonda kestim.

"Biraz daha konuşursan seni arabadan aşağı atarım."

Göz devirdi, eğlencesini bozduğum için sırıtmaktan vazgeçip arka koltukta kaydı ve camdan dışarı bakmaya başladı. Ercan iyi bir arkadaştı, ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. Gerginliğimi azaltmaya çalışıyordu, bunun için ona minnettardım.

Telefonuna mesaj geldiğinde göz ucuyla mesaja baktı, ardından gözlerimiz aynada kesişti. "Atakan psikologla görüşüyor, yarım saate çıkar. Ona ne diyeceğiz?"

Gözlerimi yoldan ayırmadan sabit sesle "Reklam filmi için sözleşme imzalamaya  gittiğimizi söyleriz," dedim. Atakan'a sürekli yalan söylüyordum ve bu durumdan hiç hoşnut değildim. Ercan hiçbir şey demedi, o da memnun değildi.

Ezbere bildiğim yollarda ilerlerken gözlerim tanıdık sokaklarda çocukluğumun hayali sahnelerini izliyordu. Futbol maçlarım, kavgalarım, Başak ile saklambaç oynayışlarım, top oynarken mahallelinin camlarını kırdığım için kaçışlarım... Hepsi gözlerimin önünde canlandığında buruk tebessüm dudaklarımda peydahlandı.

Sokağın ilerisinde top oynayan çocukları rahatsız etmemek için aracı Başak'ın evinden biraz geride park ettim, Ercan hiç bilmediği sokakları ilgiyle inceliyordu. Araçtan indiğimizde kalbime saplanan yoğun bir hisse başta anlam veremedim.

Hâlâ onu seviyorsun, diyen iç sesime karşı da çıkamadım.

Yıllar sonra bu mahalleye gelmek beni rahatlatmıştı, sanki ara sokakların birinden küçük Atakan çıkacak ve bana el sallayacaktı.

"Mahallen çok güzelmiş Alperen, sıcak bir ortam olduğunu hissettim."

"Öyledir," diye fısıldadım. Aracı kilitleyip ilerlemeye başladım, attığım her adım çocukluğuma olan özlemimi artırıyordu.

Futbol oynayan çocukların topu bize doğru geldiğinde Ercan atladı, gülerek topla oynamaya başladığında çocuklar etrafımıza toplanmıştı. Gülümseyerek Ercan'a baktım, küçük bir çocuğa dönmüştü. "Abi topumuzu versene, maç yarım kaldı!"

"Bir dakika, biraz sektireyim vereceğim."

"Seni mi bekleyeceğiz abi? Verir misin topumuzu?" Yaşının yedi ya da sekiz olduğunu düşündüğüm bir çocuk ileri atılıp Ercan'ın ayaklarına tekme attığında seken top dengesini kaybetti ve Ercan ofladı. Ben ise sessizce onları izliyor, heyecanımı bastırmaya çalışıyordum.

Dev Adam | Texting Onde histórias criam vida. Descubra agora