♖ RESİTAL 14 ♖

236K 17.3K 31.5K
                                    


küçük bir not: birinci kitabın word dosyası ne yazık ki silindi, bende mevcut değil o yüzden bölümleri dizgiden(yani basılıdan) çekip atıyorum. Oradan aldığım bölümler parçalanmış-birleşmiş kelimelerden oluşuyor ve bunları sizinle paylaşmadan önce düzenlemem gerekiyor, aşırı zaman alan bir işlem. 2. kitabın word dosyası bende mevcut; o yüzden o daha düzenli bir şekilde gelecektir çünkü paylaşırken beni yormayacak fakat 2'yi topluca yüklemeyeceğim, günlere yayarım, bilginize.

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Sanaç Valacan tam olarak buradaydı.

Sarı çiyanımın yıllar önce terk ettiği Sanaç Valacan.

Sanaç sıcak bir sesle, "Zorlu'ya geçerken beni de almasını söyledim," dedi. Ellerini pantolonun cebine yerleştirdiğinde bakışları etrafı süzüyordu. "Safa bana, abim Moskova'dan lokumla gelmiş dedi. Türk lokumundan bize ikram etmiyor musun?" diye sorduğunda olaylardan bihaber olduğunu anladım. Barkan'ın bana vermiş olduğu bilgi doğruydu. Sanaç Valacan, Bronz'u tanıyordu.

Bronz hoşnutsuz bir tınıyla, "Yok lokum falan," dedi. Keskin bakışları bahçede gezdi, dışarıya doğru baktı. "Nerede o ciddiyetsiz Safa?"

Bronz gitmek üzereyken, Sanaç onu tutup gitmesine izin vermedi. "Bırak şimdi Safa'yı!" dedi. Bir anda aralarındaki gerilim arttı. "Balayı malayı dediler. O yüzden mi bir anda kayboldun ortalıktan?" Elini yukarıya kaldırarak göz hizasına getirdi. "Bak elim ayağım titriyor sinirden. Bana bunu gerçekten yaptın mı? Bunu bana nasıl yaparsın?"

"Ne?" dedi Bronz, anlamadığını belli eden bir sesle. "Ne yapmışım?"

"Evlenmişsin amına koyayım!" dedi Sanaç, yüksek çıkan tınıyla. "Nasıl evlenirsin lan? Bana hemen şaka olduğunu söyle!"

"Seninle mi evlenecektim Sanaç?" dedi Bronz. O da en az karşısındaki adam kadar sinirli duruyordu. Sanaç gülmeye başladı ve kafasını olumlu anlamda salladı.

"Yani genelde hakkımda eğlenilecek adam olduğum yazar ama seninle evlenebilirim. Sonuçta playboyluk nereye kadar abiciğim? Hayatımda senin gibi birine ihtiyacım var," dediğinde, gülmeden edemedim. "Ne zaman evlenebiliriz? Ben beyaz giymem baştan söyleyeyim!"

"Ben birazdan hepinize beyaz giydireceğim ama gelinlik değil bir kefen olacak," dedi Bronz, aksi bir tavırla. "İlk Safa'ya giydireceğim o ağzı durmadığı için!" Telefonunu çıkarıp, bir numarayı tuşladıktan sonra kulağına yerleştirdi. "Safa'yı hemen buraya çağırın!"

Sanaç eğlenir gibi, "Yok be Bronz, ben ısrar ettim döverim möverim deyince yüzüme bir şey olmasın abi deyip öttü hemen," dedi. "Neyli lokum aldın?"

Bronz'un gerçekten Türk lokumu aldığını mı sanıyordu His?

"Sanaç dalga mı geçiyorsun oğlum sen?" dedi Bronz. Kaynayan siniri dışarıya taşmış öfkesini körüklemişti. "Ne zaman susarsın diye bekliyorum susmuyorsun da! Misafirim var, tek değilim!"

"Kim?" dedi Sanaç. "Misafirin kim?"

"Benim," diye seslendim bana doğru dönmesi için. "Bronz'un getirdiği Türk lokumu benim, Sanaç Valacan. Üzgünüm senin ağız tadına göre değilim. Genelde insanlarda kötü bir tat bırakırım," dedim. Bakışlarımız kesiştiğinde beni görmeyi beklemediğini açıkça belli etti. Bozguna uğramıştı. "Sonunda tanışacağımıza sevindim." Tanışmak için elimi ona doğru uzattım. "Bana Türk lokumu derler..."

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin