♖ RESİTAL 17 ♖

219K 13.7K 21.4K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...


Bir ışık yakma bu satırlara aydınlanmasın sayfalar, annen seni hiç iyileştirmeyecek, kız çocuğu. Oğlumun bu hafta hiç keyfi yerinde değildi. Birkaç gündür yüksek ateşi var. Üstelik o hastalıkla cebelleşirken senin bahçede kendi başına oyun oynaman canımı fazlasıyla sıkıyor. Neden iyisin? Dadına kıyafetlerini ince giydirmesini, sana dondurma yedirmesini söyledim. Sen kalın kıyafetler giymeyi sevmediğin ve dondurmaya bayıldığın için bu duruma çok sevindin. Günlerdir hasta olmanı bekliyorum. Şu an kısa kolluyla Moskova'nın soğuğunda bahçede duruyorsun.

Oğlum bu denli hastayken sen iyi olamazsın, kız çocuğu.

Seni hiç iyileştirmeyeceğim.


Yanması gereken ruhum değildi; yanması gereken, yangını başlatan zihnimdi.

Hezeyan vardı; zihnimin çatlağından dışarıya sızıyordu. Beni sarıp sarmalıyor, gözlerimin önüne çekilen perdede bana en güzel sahneleri bahşediyordu.

Dudaklarımın üzerinde hissettiğim dudaklarının tadı tanıdıktı, onu ilk kez öpüyormuş gibi hissetmiyordum. Baskısı yumuşak, dilinin sert darbesi zihnimdeki yırtığı dikmek istercesine dudaklarıma birer yamaydı. Özlem duyduğum bir histi, tenimin ücra köşelerinde gezinen bu bilindik duygunun girdabında defalarca kayboluyordum.

Bronz beni öpüyordu. Tadını merak ettiğim dudakları, ısırmaktan yara ettiğim dudaklarımı talan ediyordu.

Öpmüyor aç gözlerini His!

Öpmüyorsa bu tanıdık duygularda neyin nesiydi?

Bana hatıra, ateş gibi olan dudaklarımın üzerinden yavaşça ayrıldı. Derinlerde bir yerde unuttuğum zamanları bana hatırlatmak üzereydi ki nefes nefese bir hâlde geriye çekildim. Ne zaman kapattığımı bilmediğim ağır bir işçiliği sırtına yüklenmiş kirpiklerimi usulca araladım. Bronz'un kehribara yangın gözlerinin parladığına şahit oldum.

"Neden öptün beni?" diye sordum kaçak bir sesle. "Ne yapmışım?"

"Beni öptün!"

Çehresindeki çelik ifadesi aniden bozguna uğramış, değişik bir tavır takınmıştı. Koyu kaşları kendini rahat bıraktı ve yukarıya doğru tırmandı. "Ne?" sorusu döküldü dudaklarından. Bakışlarım az önce öptüğüm dudaklarına düştü. "Ne zaman?"

Bu sefer kaşları çatılan ben oldum. Öyle bir hâldeydim ki, o çukura atlasam, uçurumdan aşağıya düşsem her şey iyi olacak gibiydi. "Ne?" dedim duygusu kayıp sesimle. "Beni öptün!"

Öpmedi His, keşke öpseydi ama öpmedi!

Kaşları mümkünmüş gibi daha yukarıya kalktı. "Seni mi öptüm?" dedi. Şaşkınlık yüzünde tamamen yer edinmiş, kalp atışlarım hızlanmıştı. "Ne zaman öptüm ve benim neden haberim yok?"

Göz kapağımı sertçe indirdim ve sabunlu kokuyu ciğerlerime doldurdum. Burnuma kehribar kokusu gelmiyordu artık. "Sikeyim..." derken nefesimi dışarıya verdim. "Şimdi, tam şimdi beni öptün."

"Hayal gücün çok geniş senin," dedi Bronz. Gözleri bana kırık bir şekilde baktı. "Seni öpmedim ben, anlaşacağımız bir dil yok dedim. Başka bir şey olmadı."

Kirpiklerimi yere düşürdüğümde beynim olan biteni algılamakta zorluk yaşıyordu. Hepsi bir hezeyandan mı ibaretti yoksa? Beynimin çatlağından dışarıya sızmaya çalışan sanrılar gözlerimin önüne birer perde çekmişti.

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin