1. Angel

436 43 47
                                    

1975

Narin yağmur damlaları nazikçe arabamın pencerelerine dökülüyordu. Bir süredir arabamda oturuyordum. Yağmur damlacıkları garip düşüncelerime odaklanmama yardımcı oluyordu. Pencereden ofisime bakarken parmaklarımın arasındaki sigarayı ara ara içime çekiyordum.

Daha çok nitelikli suç mahallilerini inceleyen bir dedektifim. Çalışmadığım zamanları kitap okuyarak, kendimi hikâyelerin kollarına bırakarak geçiriyorum. Pek fazla uyuduğum söylenemez, çünkü telefonum çaldığı anda işe dönmek zorundayım. Günüm çoğunlukla peş peşe gelen aramaları yanıtlamakla, görgü tanıklarının ifadelerini almakla ve her şeyin takibini yapmakla geçiyor. Tüm parçaları bir araya getirerek noktaları birleştirmek tam da benim görevim.

Sigaramın külünü savurup çantamı aldım ve ofisime ilerlemeye başladım. Girişteki lobide güvenlik görevlisi tarafından karşılanmıştım. Doğrudan ofisime yürüdüm ve masama oturdum.

Dosyalarım masama yayılmıştı, telefonum da şimdiden çalmaya başlamıştı, oysaki ofisime gireli henüz saniyeler oluyordu.

Telefona cevap verdim. Üzerinde çalıştığım bir dava hakkında kurbanın ailesinden biriyle uzun bir sohbete başladık. Kafalarındaki soru işaretlerine bir cevap arıyorlardı. Elimdeki tüm bilgileri onlarla paylaştım ve aramayı bitirdim, dosyalarımı incelemeye başladım.

Dosyalardan birinin üzerinde şöyle yazıyordu: Ruby Allison Greene Vakası.

Dosyanın kapağını kaldırarak içerideki verilere göz gezdirdim. Bu dava ilk kez birkaç yıl önce açılmıştı. Birçok dedektifin elinden geçmişti bu dosya. Şaşırtıcıydı ki hâlâ bir çözüme ulaştırılamamıştı. Ben de daha öncesinde bununla derinlemesine ilgilenmemiştim.

Patronum Bay Rodney Kendrick, ofisime girerek elindeki kahve fincanıyla beni selamladı. Fincandan süzülen duman, kahvesini az önce aldığına işaret ediyordu.

"İncelemen gereken yeni dosyaların var, hepsini gördüğün gibi masana koydum."

Onu başımla onayladım. "Ruby Greene... bu bir süre önce açılan dava değil mi? Hâlâ çözülemedi mi?" diye sordum sonra da.

"Oh, onu yanlışlıkla koymuşum. Sandra dosya yığınına onu da eklemişti ama bu dosyayı sonradan çıkarması gerekiyordu. Çünkü bu dava artık kapatılıyor." dedi Rodney, önümdeki dosyayı alarak.

"Kapatılıyor mu? Neden?"

Şaşırmıştım. Dosyayla ilgili yalnızca birkaç satıra göz atabilmiştim. Tamamını okuma şansını elde edememiştim bile. Sadece üç yıl kadar bir süredir araştırma sürecinde olan bir dosyaydı. Haberlerden ve gazetelerden edindiğim bilgilere bakılırsa oldukça gizemli, biraz da ürkütücü bir olaydı. Ah, o zavallı küçük kız.

"Davayı kimse çözemiyor. İşin içine dedektifleri, polisleri, ulaşabileceğimiz her türlü yardım kaynağını kattık ama hiçbir bulguya rastlayamadık. Kızın günlüğü incelemeye alındı, aile geçmişi tarandı. Şu anda bildiklerimizden öteye gidemedik. Bu yüzden de bu dosyanın artık kapatılmasına karar verildi." diyerek durumu açıkladı Rodney, kaynar kahvesinden bir yudum aldı.

"Belki de dava henüz doğru dedektifin eline geçmemiştir." dedim.

Bir yanım davanın kapanmasını gerçekten istemiyordu. Öylece pes edip başımızdan savmak yerine uğraşmaya devam etmemiz gerekiyordu. O küçük kız ve onun korkutucu gizeminde beni kendine çeken bir şeyler vardı.

Öte yandan Rodney, bu davanın hâlâ açık kalmasını günahı kadar istemiyordu. Az önce söylediğimi muhtemelen düzgünce dinlememişti bile.

"Bu dava, çözülemeyen gizemler yığınına gidecek. Konu kapanmıştır." Ofisimin kapısına yönelen Rodney kahvesinden bir yudum daha aldı. "Ne kadar hırslı olduğunuzun farkındayım, Bayan Grove. İnceleyebileceğiniz daha onlarca davamız var, hepsi de masanızın üzerinde." dedi ve arkasını dönerek gözden kayboldu.

Günüm aynı sıradanlığıyla devam etti; dosyaları oku, notlar al.

Bir vakit sonra ofisimden çıkarak dinlenme odasına geçtim. Bir çörek, bir fincan da kahve almıştım. Yorgunluktan bitap düşmüştüm. Pencereden baktığımda gökyüzünü kaplayan koyu renkli bulutları gördüm. Yağmur da yağıyor, yerler yer yer çamura bulanıyordu. Berbat bir atmosferdi ve bitkin ruh hâlimi iyiden iyiye kötüye sürüklemişti.

"Gün bitmek üzere," dedi yanımdan geçen Maria. Başka bir departmanda çalışan arkadaşımdı. Söylediğini duymak beni rahatlattı, masamdaki her bir dosyayı derinlemesine incelerken zamanın kontrolünü yapamamıştım.

Masama döndüğümde orada az sonra uyuyakalacakmışım gibi hissediyordum. Dosya üstüne dosya, dava üstüne dava incelemek yorucuydu. Göz kapaklarımın ağırlaşmaya başlamasıyla bir alarm sesi duymam bir oldu.

Tanrı'ya şükürler olsun ki işteki günüm bitmişti. Eve gitmeye, kendime akşam yemeği hazırlamaya ve kanepede uyuyakalmaya çoktan hazırdım.

Soluduğum havada farklı bir şeyler vardı, beni yoran. Bugünün hava durumu da bana melankoliyi çağrıştırıyordu.

Yarın geri geldiğimde burayı düzenli bulmak adına masamdaki her şeyi düzelttim. Herkes teker teker çıkmaya başlamıştı. Boşalan karton kahve fincanımı çöpe atmak üzere çöp kutusuna ilerlediğimde gözüme bir şey takıldı; Ruby Greene'nin dosyası.

Kimsenin bana bakmadığından emin olduktan sonra dosyayı çöpten aldım ve bir an olsun düşünmeden çantama attım. Bay Kendrick ve birkaç iş arkadaşımla vedalaştıktan sonra ofisten ayrıldım.

Kendimi arabama attığımda gök gürlemeye başlamıştı. Gökyüzünde beliren keskin şimşek ışıkları ve şiddetli gök gürültüsü, eve bir an önce geçmem gerektiğinin sinyallerini yolluyordu.

Eve ulaşır ulaşmaz kendimi içeri attım. Lambayı yakıp çantamı mutfak masasının üzerine bıraktım. Eve her girişimde kendimi yalnız hissediyordum, çünkü tek başıma yaşıyordum. Erkek arkadaşım James benimle kalmıyor çünkü evi bana yarım saatlik bir mesafede. Yakında aynı eve taşınmak gibi bir planımız var. Sadece bu ara ikimiz de işimizle öyle meşgulüz ki, birbirimizi görecek kadar bile vaktimiz olmadı.

Çantama gözüm takıldı, içindeki dosyaya.

Dosyayı aldım ve onunla koltuğa oturdum. Davanın devamını okumaya başladım. Bay Kendrick, davanın kapandığını öne sürerek yazılanları sonuna kadar okumama dahi izin vermemişti.

Ama bu, benim merakımı durdurmamıştı. Daha fazla bilgi edinmeliydim.


RUBY'NİN GÜNLÜĞÜ 3: GÜNLÜĞÜN ARAŞTIRILMASI ➵ TÜRKÇE ÇEVİRİ (+18)Where stories live. Discover now