2. Lisa Montgomery

373 39 64
                                    

Resmen bütün gecemi Ruby Greene dosyasını okuyarak geçirmiştim. Yazanları tekrar tekrar okumuş, tüm dosyayı baştan sona taramıştım. Ve duvardaki saate baktığımda 4.30 ibaresiyle karşı karşıya kalmıştım. Birkaç saate işimin başına geçecektim.

Her an uykuya dalabilecek vaziyetteydim, ama bu davada beni kendine çeken bir şeyler vardı. Bunu çözmem gerektiğini hissediyordum. Fazla gizemliydi. Nasıl böyle bir davayı kapatabilirlerdi?

Gözlerim yarı açıktı. Dosyayı kiraz kırmızısı renkli kahve masasına bıraktım ve odama doğru ilerlemeye başladım. 7'de iş yerimde olmalıydım, yaklaşık iki saatlik bir uyku alabilir ve biraz dinlenebilirdim. Ancak düşüncelerim başımın her bir noktasını ele geçirmişti. Merak ettiğim, üzerinde düşündüğüm tonla detay vardı.

Küçücük bir kızın böyle güçlere sahip olması nasıl mümkün olabilirdi?

Kayıtlarda ölü olarak geçen annesiyle nasıl iletişim kurabiliyordu?

Ailesi nasıl ölmüştü?

Bu uçsuz bucaksız soru denizi kafamda çalkalanırken uyuyabileceğim ihtimalinin sıfıra iyice yakın olduğunu fark ettim. Elimde bilgi edinebileceğim yalnızca bu dosya vardı, ama ulaşabileceğim daha bir sürü bilgi kaynağı olmalıydı.

Uykuya daldığım esnada alarm sesim yükseldi ve huysuzca homurdandım. Doğru düzgün uyuyamamıştım bile. Gerçekten de dün gece hiç uykumu alamamıştım. Yatağımdan kalktım ve bir havluyla birlikte bugün giyeceğim kıyafetleri kucaklayarak banyoya geçtim. Aynaya baktığımda gördüğüm yüze somurttum. Gözlerimin altında halkalar oluşmuştu, kestane kahvesi saçlarım kıvırcık dalgalardan oluşan bir faciaya dönüşmüştü ve genel anlamda berbat görünüyordum.

Kıyafetlerimi giyerek hazırlığımı tamamladıktan sonra göze biraz daha hitap etmek adına biraz da makyaj yaptım. Ardından iş yerime doğru yola koyuldum.

Sabahın bu saatleri huzurlu ve sessizdi. Radyoyu açmakla uğraşmadım bile. Ofisime varana dek sessizlik içinde arabamı sürdüm.

Binaya girer girmez rotamı dinlenme odası yaptım ve kendime büyük bir fincan kahve aldım. Kahvemle ofisime girdiğimde temiz ve düzenli masam beni karşıladı. Dün çıkmadan burayı toparladığım için şimdi mutlu olmuştum. Dosyalarımın birini alarak kaldığım yerden incelemelerime devam etmeye başladım.

Saatler zaten geçmek bilmiyordu, bir de göz gezdirdiğim dosyaları tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum. Çünkü okuduklarımdan hiçbir şey anlamıyordum. İnanılmaz derecede yorgundum ve tek düşünebildiğim Ruby'nin dosyasıydı. Kafamda tonla soru vardı ve onların cevaplarına ulaşmadan masamdaki hiçbir dosya ilgimi çekmeyecekti.

Kapımın tıklatılmasıyla girdiğim transtan irkilerek sıyrıldım. Başımı kaldırdım ve Bay Kendrick'in parlak bir gülümsemeyle kapımda dikildiğini gördüm. "Günaydın Bayan Grove. Bu sabah nasılsınız?"

"İyiyim efendim. Siz nasılsınız?"

"Oldukça iyiyim. İyi olduğuna emin misin? Çok kötü görünüyorsun... yani, epey yorgun görünüyorsun." diye devam ederek cümlesini düzeltti.

Görünüşüm hakkındaki belli belirsiz hakaretini görmezden gelmeye karar verdim. "İyiyim. Sadece dün gece pek uyuyamadım. Hepsi bu."

"Bak ne diyeceğim; yalnızca bir sefere mahsus, bugün yarım gün çalışabilirsin. Senin yerine günün devamında çalışacak başka birini ayarlayabilirim. Öğleden sonra 1'de ayrılabilirsin." dedi Bay Kendrick ve beni bayağı bir şaşırttı.

"Gerçekten mi? Teşekkür ederim." diyerek gülümsedim. Birden, günümün tamamını burada geçirmek zorunda olmayacağım gerçeği enerjimi biraz tazeledi.

RUBY'NİN GÜNLÜĞÜ 3: GÜNLÜĞÜN ARAŞTIRILMASI ➵ TÜRKÇE ÇEVİRİ (+18)Where stories live. Discover now