17. Hipnotize Etmek

135 15 1
                                    

sonraki bölüm final

Yaralarım canımı o kadar yakıyordu ki, geçen her saniyeyle gücüm hızla tükeniyordu. Yavaşladım, arkama kısa bir bakış attıktan sonra bir dakika dinlenmek için duraksadım. Dinlenmek için fazla vaktim olmadığının farkındaydım. Takip ediliyordum.

Yaprakların hışırtıları ve dalların savrulma seslerine bakılırsa çoktan yakınlarda olmalıydılar. İç geçirdim. Bütün bunların ne zaman biteceğini soruyordum kendime içten içe.

Büyük bir ağacın arkasından öne adımlayan doktor, az sonra görüş açıma girdi.

"Kaçmaya burada son verebilirsin. Zaten fazla uzağa kaçacak hâlde değilsin." dedi adım adım bana yaklaşırken.

"Benden uzak dur." diye kükredim ve bir adım geri gittim.

"Çalışmam son derece etkileyici. Görmüyor musun? Deneylerimize başladığımızdan bu yana şimdi çok daha gelişmiş düzeydeler. Buradaki küçük şey bizim son eklememiz ve en önemli yardımcımız." Elindeki cihazı kast ediyordu. Cihazda bir düğmeye bastı. Hemen ardından, diğer iki kadın aniden karşımızda belirdi. Sanki doktorun ufacık bir emriyle buraya ışınlanmışlardı.

Öfke doluydum. Çünkü bu insan müsveddesi hâlâ yaptığı korkunç işlerin ne kadar yanlış olduğunu görmek bir kenara dursun, yaptıklarının gururunu yaşıyordu.

"Senin bu küçük projen artık bitti. Devam etmeyecek. Artık çok geç." Kaşlarımı öfkeyle çattım. "Bende ne var da ısrarla istiyorsun? Sizden en başında da kaçtım, hâlâ neden benim peşimdesiniz? Niye gelip duruyorsunuz?" diye sordum, bu sefer ben ona yaklaştım. "Senden daha zeki olduğum için mi? Kimse bana bununla ilgili bir şey dememişken ben kendi hayatımı riske attım. Hiç kimsenin çözemediği bir dosyayı çözdüm ben. Hepsini tek başıma yaptım. Ve sen, sırrınızı öğrendiğim için mi bana bu kadar öfke dolusun?"

Adam sinirle bakıyordu.

"Çok akıllı, çok zeki zannediyordun kendini. Yıllarca hiç kimseye yakalanmadan her şeyi gizli tutmayı başarmışsınız. Ama ben, yaptıklarımı tek başıma yaptım. Ve bu yüzden beni öldürmek istiyorsun." Onu baştan aşağı süzdüm.

 Bir an sessiz kaldı. Parmağı elindeki cihazın üstünde hazırda bekliyordu. Kaşları sinirle çatıldı. "Akıllı olabilirsin, ama başarılarını kutlamaya kalkana kadar ölmüş olacaksın."

Üzerime gelmeye başlayınca çabucak cebimden bıçağı çıkardım ve koluna geçirdim. Acı içinde bağırdı. Bu sırada elindeki cihazı yere düşürmüştü. Yerdeki yaprak yığınına düşen cihazı vakit kaybetmeden kaptım.

Gerileyen adımlar atıp acı içinde inleyen adama baktım. Yarasını kapatmaya çalışıyordu. Kadınların birisi adamın sağında, diğeri solunda hipnotize olmuş gibi ona bakıyordu.

"Beni dinleyin. İkiniz de beni duyabiliyor musunuz?" diye seslendim kadınlara. Duygusuz zombiler gibi görünüyorlardı. Onlara nasıl ulaşabileceğimi, beni anlamalarını sağlayabileceğimi bilmiyordum. Elimde sinyali yanan cihaza baktım. Üstünde üç tane düğme vardı. İkisi gri, diğeri kırmızıydı ve gri düğmelerden daha büyüktü.

Gri düğmelerden birine bastım. İki kadının da yüzüne bir ışıltı geldi. Sanki yeniden bilinçlerini kazanmış gibiydiler. İkisi de kafası karışmış gibi görünüyordu. Gözleri ise daha... insan gibi görünmeye başlamıştı. Az önceki gibi gri ve cansız değillerdi.

Bana baktılar.

"Bu adam... size bunu yapan bu adam. Yüzlerce insanı kaçırdı ve onları hipnotize etti. Sizin üzerinizde deneyler yaptı ve sizi kendi minionları hâline getirdi. Onun silahlarıydınız siz. Sizin hayatlarınızı, ruhunuzu çaldı." Ben konuşurken onlar söylediklerimi idrak etmeye çalışıyordu.

RUBY'NİN GÜNLÜĞÜ 3: GÜNLÜĞÜN ARAŞTIRILMASI ➵ TÜRKÇE ÇEVİRİ (+18)Where stories live. Discover now