13. Hayatın İçin Kaç

179 18 6
                                    

Merdivenin son basamağına ulaşır ulaşmaz yere atladım ve etrafıma bakındım. Çitlerin arkasında yarısı gecenin karanlığına gömülmüş ağaçlar vardı. Bana yakın çite doğru adımladım, üzerinden tırmanmadan önce elimi üzerine bastırmıştım. Arkamı dönerek binaya son kez bir bakış attım. Karnımda korkunç bir düğüm hissi oluşmuştu. Çiti tırmanıp diğer tarafa geçtim. El fenerimi açarak ormana yönelttim ve koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım. Karanlıkta kaybolabileceğim ihtimali bile umurumda değildi. Bu bina ve az önce orada gördüklerim, her türlü ormandan daha korkutucuydu. Ve buradan gidebildiğim kadar uzağa gitmeliydim.

Saatler geçmişti, umudumu yitirmeme ramak kalmıştı ki ileride bir yol olduğunu gördüm. Rahatlayarak nefesimi verdim. Saatlerdir koştuğum için nefes nefese kalmıştım. Kesik nefeslerle yola koştum. Ve tabi ki gördüğüm araba benden epey ileri park edilmişti.

Sonra kalbimin bir anlığına atmayı kestiğini hissettim. Bu Tiffany'nin arabasıydı. Anahtarlar ondaydı.

"Cidden mi?" diye söylendim kendi kendime sinirle.

İşler buraya gelene kadar bariz şekilde ortada olan sinyalleri nasıl görememiştim, anlamıyordum. Arabayı kullanmayı Tiffany seçmişti ve ben şimdi ölümden kıl payı kurtulmuş olmama rağmen gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Arabasının anahtarları bile bende değildi. Saat gece yarısına gelmiş olmalıydı, emin değildim. Lanet bir kabusun içine sıkışıp kalmıştım.

Sokağın diğer ucuna baktım. Tamamen karanlıkla kaplı uzun bir yol uzanıyordu önümde. Birilerini bulabilmek için saatlerce bu karanlıkta yürümem gerekecekti. Geçen her saniyeyle durumum daha kötüye gidiyordu sanki. Gerçekten de hiçliğin ortasında bir başımaydım.

Haydi Angel, düşün. Bir yolu olmalı.

İçten içe kendimi cesaretlendirirken elimdeki fenerle etrafımı incelemeye devam ediyordum. Keskin sessizlik tüylerimi ürpertiyordu.

Aklıma çeşitli çeşitli fikirler gelmeye başlamıştı. En azından bir telefon kulübesi bulana kadar yürüyebilirdim, telefon bulunca da polisi arayıp yardım isteyebilirdim. Ya da sabah olana kadar bekleyebilirdim, böylelikle bu yoldan hiç araba geçip geçmediğini görebilirdim ve onlardan yardım alabilirdim.

Fikirlerim bunlarla sınırlı kalmıştı çünkü düşündükçe kafam acımaya başlamıştı.

Sonra aklıma başka bir fikir geldi. Arabanın yanına gittim. İçimden bir ses Tiffany'nin yedek anahtarının da olduğunu söylemişti, ama nerede olabilirdi? Yedek anahtarı olmayabilirdi de bu arada, ama ben de beni buradan çıkarabilme ihtimali olan en ufak bir umut için bile çaresizdim.

Elimdeki feneri arabaya doğrulttum. Aşağı eğilip arabanın altını elimle yoklamaya başladım. Sadece plakayı görebiliyordum, feneri plakanın altına tuttum ve anahtar var mı diye baktım. Ancak o kadar şanssızdım ki hiçbir şey bulamamıştım. Umutsuzca arabanın arka lastiklerinin üst kısımlarına bakındım. Burada da bir şey yoktu. Ellerimi alnıma götürüp can sıkıntısıyla şakaklarımı ovuşturdum. Sinirden gözlerim dolmuştu.

Bakmadığım bir yer kalmıştı ve ben şansımı tekrar denemek istedim. Benzin deposunu bulup kapağı açtım. Yedek anahtarı görünce şok içinde onu içeriden aldım ve kapağı kapattım. Yedek anahtarı orada bulduğuma gerçekten çok şaşırmıştım, neredeyse gerçek olamayacak kadar iyi gidiyordu artık her şey. Dualarım kabul görmüş gibiydi.

Vakit kaybetmeden sürücü koltuğuna oturdum. Kamera ve ses kaydediciyi yanımdaki koltuğa bıraktım, kemerimi bağladım ve arabayı çalıştırdım. Arabanın yönünü değiştirdikten sonra hızla sürmeye başladım. Yolun her iki yanını da kaplayan karanlık ağaçlar, ortamı olduğundan daha korkunç gösteriyordu.

RUBY'NİN GÜNLÜĞÜ 3: GÜNLÜĞÜN ARAŞTIRILMASI ➵ TÜRKÇE ÇEVİRİ (+18)Where stories live. Discover now