o t u z a l t ı

16K 699 86
                                    

Medya: RM - Do You

İyi okumalar!

Hayatımda ilk defa bir şey çikolatalı pastadan daha çok ilgimi çekiyordu.

Evet, tam olarak öyle oluyordu.

Toprak'ın konuşma arasında bahsettiği yan komşuları Mihrimah abla, kendisine böyle seslenmemi istemişti, eski eşiyle tanışmalarından ayrılmalarına kadar tüm anlarını anlatıyordu.

Abartılacak bir aşkları yokmuş, görücü usulü evlenmişler. Evliliklerinin ilk yılları aralarında saygıya dayalı bir sevgi varmış ama sonradan eski eşi alkol almaya başlamış. Alkolün beraberinde gelen sarhoşluk aralarındaki saygıyı alıp gitmiş ve yerini şiddete bırakmış. 

Mihrimah abla, 'en büyük hatam' olarak adlandırdığı kişiyle lise sonda büyük teyzesi yüzünden tanışmış. Ailesinden gelen bilinçsizliklede üniversite okumak yerine evlenmeyi tercih etmiş.

Bunu da en büyük ikinci hatası olarak adlandırıyordu.

İlk başlarda sadece evlendiği kişi sarhoş olduğu için şiddet gören Mihrimah abla, sonradan çocukları olmadığı için de şiddet görmeye başlamış. Sorun ondaymış gibi...

Ailesinin de suçu onda bulmasından çekinmiş ve kimseye bir şey söyleyememiş. Uzun süre havadan-sudan sebeplerden yediği dayaklara sabretmiş. Şiddet gördüğü gün, abisi onu görmeye gelmiş ve tesadüfen de olsa kardeşinin katlandığı eziyete şahit olmuş. Allahtan ki kardeşinin katlandığı şeylere göz yummak yerine evlerine götürmüş ve annesiyle babası da Türkiye'deki yaygın görüş olan kocası sever de döver de demek yerine kızlarına sahip çıkmış.

Sonrasında hırslanan Mihrimah abla, üniversiteye hazırlanıp sınava girmiş. Boğaziçi Hukuk fakültesini kazanıp 34 yaşında da çiçeği burnunda savcı olmuş.

Tabii bir de tek calsede boşanınca adak kesip, ihtiyacı olanlara dağıtması vardı. Burada eğlenmekten utansam da eğlenmiştim. Çünkü geçmişini anlatamaya başladığından beri dolu olan gözleri parlamaya başlamıştı o anda.

"Her şeye rağmen" başlığı altında yazılması gereken asıl kitapmış gibi geldi. Günümüzde insanlar uzman olmadıkları alanlarda kitap yazmayı seviyordu. A diyen kitap ya da şarkı çıkarıyordu saçma bir şekilde. Onun yerine böyle umut vaad eden insanların hayatı kitap yapılmalıydı.

Konudan çok uzaklaştığımı, artık Mihrimah ablayı dinlemediğimi fark edince yerimde doğrulup, hemen yanı başımda olan Toprak'a biraz daha sokuldum.

Geçen gün üzerimde kalan kıyafetlerini bırakmak ve babamın iyileşmesi için yaptığı çorbayı getirmek için gelmiştim ama onu evde bulamamıştım.

Tam geri döneceğim anda Mihrimah ablanın evinden çıkınca beni fark etmişti. Tek fark eden de o değildi. Toprak'ı gerisin geri eve sokup beni de yanlarına çekmişti.

Nasıl tanıştığımıza benden daha çok hakimdi. Toprak için yan komşu değilmişte, öz kardeşiymiş gibi bahsediyordu. Güzel bir bağ vardı aralarında.

Hikayeyi bir de benden dinleyip kendi hikayesini anlatmaya başlamıştı.

Şu ansa odaya sessizlik hakimdi. Ben sırtımı Toprak'a yaslayıp yönümü Mihrimah ablaya dönmüştüm. Toprak ise bizden bağımsız televiyon izliyordu. Arada saçlarımı koklayıp öpücük konduruyordu sonra da hiçbir şey yokmuş gibi televizyona geri dönüyordu.

"Aç ağzını yavrum."

Çenemi biraz kaldırıp Toprak'a baktım. Çatala aldığı biraz pastayı bana yedirmeye çalışıyordu. Önemli bir iş yapıyormuş gibi çatılan kaşları, aralık ağzı odaklandığını fazlasıyla belli ediyordu.

Benimle Konuşur Musun? | Texting ✓Where stories live. Discover now