o t u z d o k u z

15.1K 683 150
                                    

Medya: Pera - Sensiz Ben

İyi okumalar!

🍂

37 gün kalmıştı sınava.

Artık Toprak ders çalışmayı bırakmış, bir yıl boyunca kendini neyden geri tuttuysa onları yapmaya başlamıştı.

Mesela daha çok basketbol oynuyor ve kitap okuyordu. Hatta geçen gün beraber kitap okumaya çalışmıştık.

Ah Lennie üzümlü kekim  

Tabii kitap hiç beklemediğim bir şekilde bitince Toprak'a zamanımızı boşa harcadığımızdan, Fareler ve İnsanlar'ı okumak yerinde en basitinden sinemaya gidebileceğimizi söylemiştim. O ise beni susturmakla yetinmişti.

Evet ya, sevgilim fikirlerime çok değer verir

Benimse sınavlarım bugün bitmişti. Ruhumu ortaya koyarak girdiğim sınavın sonuçları çok tatmin edici olmasa da, ortalamanın üzerindeydi. Bu durumdan çok memnun olmasam da benden daha da kötüleri var diyerekten kendimi motive ediyordum.

Tamam, kabul ediyorum. Bu biraz hainceydi ama yanımda sarma sevmediğini iddia eden adam böyle yapmamı tavsiye ediyordu.

"Toprak, ne demek sarma sevmiyorum? Bir Türk, nasıl sarma sevmez?"

Şaşkınlığıma göz devirdi. Sırtını yasladığı kaydırak demirlerinden ayrılıp iki adımda arkama geçmişti. Ben istifimi bozmadan salıncakta oturmaya devam ettim. Parka geldiğimizden beri, daha doğrusu sarma sevmediğini söylediğinden beri, dönüp dönüp nasıl sarma sevmediğini sorguluyordum.

Bir insan nasıl sarma sevmezdi ki?!

"Sevmiyorum işte, yavrum. O dışındaki kahverengi şey boğazımı kaşındırıyor."

O, beni yavaşça sallamaya başlarken ben de kıkırdadım.

"Onun adı kahverengi şey değil, asma yaprağı."

Erkeksi sesiyle güldüğünü işittim. Ardından yavaş sallanan salıncaktan faydalanıp saçlarımın üzerine hızlıca minik bir öpücük kondurdu.

"Biliyorum onun asma yaprağı olduğunu. Sadece küçüklükten gelen bir alışkanlık."

"Nasıl bir travma asma yaprağına kahverengi şey dedirtebilir merak ettim."

Sesimdeki alaylı tınıyı anlayıp o da güldü.

"Travma değil. Babaannemle kalırken kış için asma yaprağı konservesi yapıyordu. Ben de ona yardım ederken aklıma ismi gelmeyince kahverengi şey diyordum." diye açıkladı kendini.

Yeşil yaprağa nasıl kahverengi diyordun diye sormadım. Çok şükür konserve haline gelince kahverengimsi bir renk aldığını biliyordum.

"Çok tatlıymışsın, gerçi hâlâ öylesin."

Yavaş, hızım 102.

Yalancı bir tavırla "Duyamadım?"

Omuz silktim. Duysaymıştı.

Salıncağı durdurdu. Arkama geçtiği hızla geri önüme geçip salıncağın demirlerinden tuttu. Ben alttan masum masum bakarken o da üstten üstten bakıyordu. Yüz ifadesini seçemiyordum çünkü batmaya başlayan güneş yüzünü gölgeliyordu.

"Yüzünü göremiyorum!" diye hayıflandım.

Yüzünü görmem önemliydi.

Belini kırıp yüzüme doğru eğildi. Bunun için de birkaç adım geriye gitmek zorunda kalmıştı.

"Şimdi görüyor musun?"

Yüzü ifadesizdi ve gereksiz bir ciddilik vardı. 

Bu hoş değildi.

"Görüyorum." dedim sakince. Ardından hızlıca "Çok tatlısın." diye de ekleyip dudağının kenarına bir öpücük kondurdum.

Birkaç saniye dona kaldıktan sonra jeton düşmüş olacak ki, pis bir sırıtış belirdi dudaklarında.

Gülümsemesiyle yanağıma sert bir öpücük kondurdu. Dudaklarını yanağımdan çekmeden de konuştu. "Çok güzel kokuyorsun. Doyamıyorum kokuna."

Yine başlamıştık beni övme seansına. Dediğim gibi her yan yana geldiğimizde beni övmeye başlıyordu ve bu bir yerden sonra utandırıyordu!

Yüzünün aldığı ifadeyi görmek için ondan tarafa döndüm. Hesaba katmadığım detayla dudaklarımız birbirine değdi. Kendimi geriye çekmedim. O da çekilmedi. Gözlerime baktı önce. Sonra ne gördüyse sertçe yutkundu. En sonunsa birleşmiş dudaklarımıza düştü gözleri.

Harekete geçmeyeceğini anlayınca alt dudağını dudaklarımın arasına adlım.

Sevgilim değil miydi? Öpmek en doğal hakkım.

 Alt dudağını yavaşça emmeye başladım. O da üst dudağımı dudaklarının arasına alıp öpüşüme karşılık vermeye başlamıştı. Ellerini salıncağın zincirlerinden çekip iki yanağıma yerleştirdi. Olduğu pozisyonun sırtını ağrıtacağı aklıma gelince dudaklarımızı ayırmadan yavaşa ayağa kalktım. Benimle beraber bir iki adım gerilemişti o da.

Kollarımı boynuna doladım hızlıca. Aksi halde ayakta durabileceğimi düşünmüyordum. 

Şu ana kadar birbirimizi tanımak istercesine öpüşmüştük. Şu andan sonra ise işin içine tutku karışmıştı.

Aralık ağzımdan usulca içeri sızan dili işleri biraz daha hoyratlaştırmıştı.

Gün hemen arkamızda batıyordu. Sokakta ya da parkta da kimse yoktu ve biz deliler gibi öpüşüyorduk!

En sonunda ikimiz de nefessiz kalınca ayrıldık. Alnını alnıma dayayıp soluklandı. Aynı zamanda soluduğumuz nefesleri aynı zamanda veriyorduk. Bu bile güzel geliyordu!

Kollarını ensesinden çektim ve bu sefer beline doladım. Onun da kollarını sırtıma sarıp çenesini başıma yaslaması çok kısa sürmüştü.

Başımı kalbine dayayıp dinlemeye başladım. Hızlı atıyordu. Çok hızlı atıyordu ama çokta güzel hissettiriyordu. Başıma dayadığı çenesinin yerini dudakları aldı. Saçlarıma minik minik öpücükler kondururken bir yandan da yavaş yavaş sırtımı okşuyordu.

Kalp atışı düzene girene kadar bekledim. Kısa sürede girmişti zaten. Parmak uçlarıma yükseldim ve çenesini öptüm.

"Neredeyse akşam oldu. Eve gitmem lazım."


***  

İlk kiss gerçekleşti az önce🙃

Medyadaki şarkıyı minnoş bir okur seviyormuş, şarkıyı biliyordum ama adını bilmiyordum esmnxkmd eğer istediğiniz şarkı varsa, koyabilirim. Çünkü şarkı sıkıntısı çekiyorum.

ŞEY VAR BİR DE Toprak'ın telefonda racon kesmesi ama Elis öpünce süt dökmüş kediye dönmesi QÖŞWLSLQWĞJC

Neys neys yeni yıla giriyoruz. Umarım mutlu, huzurlu bir yeni yıl olur sizin için. Bu bölümü de erken gelen yıl başı hediyesi olark düşünün...

Öptüm hepinizi, iyi geceler <33

Benimle Konuşur Musun? | Texting ✓Where stories live. Discover now