6.Bölüm

4.1K 171 47
                                    

6.BÖLÜM
Canozan & Toprak Yağmura

Seri adımlarla yanıma gelip fotoğrafı bir hışım eline alıp çatık kaşlarla gözlerime baktı. "Olur olmadık her yerde olmayı seviyorsun değil mi Ladin," Fotoğrafı havaya kaldırıp bakışlarını gözlerimden ayırmadan konuştu. "Bu fotoğrafı nereden buldun diye de sormayacağım." Yutkundum. Son cümlesi beni şaşkınlığa uğratırken geri adım atıp gözlerimin içine baka baka fotoğrafı ortadan ikiye ayırdı, ayırarak yırttı ve yere attı. "Bir daha sakın odamı kurcalama!" Kapıyı işarete etti." Şimdi çık dışarı!" Gözlerim dolu dolu olacaktı ki buna izin vermeden bir adım atarak ona yaklaştım.

Kaşlarımı çattım.

Onun yüz ifadesinden farklı değildi şimdi yüz ifadem."

"Sen... Senin buz tutmuş kalbin." Burukla gülümsedim. "Kafamda onlarca soru vardı, cevabı olmayan sorular. Onları sormak için bir adım atmıştım sana. Bu fotoğraf," başımı eğdim. "Bu fotoğraf kalbimde umut beslemişti."

"Kalbinde umut yoksa besleyemezsin," diye sertçe araya girdi Erez. "Demek ki umudunu hiç yitirmemişsin.

"Merak etme, sen bu fotoğrafı yırtıp attığın andan itibaren içimde sana karşı umut kırıntısı bile kalmadı." Gülümsedi. "Ne istediğini ne yapmak istediğini hiçbir zaman anlayamayacağım Ladin. Umurumda değilsin diyen sensin ama parmağımı sigara yaktı diye bana koşan da sensin."

"Haklısın. O da benim aptallığım. Kalbimin aptallığı."

Erez sinirle gülerek geri çekilirken üzerindeki ceketi çıkarıp yatağın üzerine attı. Sırtını bana dönerek bir nevi konuşmayı bitirmişti ve benim de daha fazla burada durmamın bir anlamı yoktu. Ellerim yumruk olurken sakin olmaya çalıştım, sakin olamazsam olur olmadık şeyler çıkacaktı ağzımdan.

Ve bunu hiç istemiyordum.

Ben de ona sırtımı dönerek kapıya yürürken, "Kitabı da al." Dediğinde elim kapı kolunun üzerinde durdu. "Bu odada sana dair hiçbir şey kalsın istemiyorum." Ciğerime oksijen gitmiyor gibi hissediyordum. Neden böyle hissediyordum?

Başımı omzumun üzerinden çevirerek ona baktım. "İyi oldu aslında gelmen," dedi gözleri çalışma masasının üzerinde gezinirken. "Gitmeden önce bende emanetin kalmıştı." Masaya yaklaşıp kitabı aldı ve bununla kalmayıp çekmeceyi açtı, içinden şalım çıktı. Kırmızı puantiyeli fularım. "Al bunları." Dedi yanıma çoktan varırken. Oysa ben elinde tuttuğu fularımda kalmıştım.

Burukla bakarken anılar canlandı.

Ayna karşısında saçlarımı tararken aynı zamanda makyaj masamın üzerinde duran telefonuma bakıyordum. Bir bildirim gelir de ben giderim diye... Ama o bildirim hiç gelmedi. Ne o gece onun sesini duydum ne de onu gözlerine bakabildim.

Oflayarak tarağımı masanın üzerine bırakarak telefonumu da elime alarak yatağa doğru ilerledim. Işıkları kapayarak yatağın içine girdiğimde yüzümü pencereye doğru döndüm. Elimi yastığın altına sokarken hissettiğim soğukluk beni rahatlatmıştı. Telefonu fa baş ucuma koyarken dudaklarımı ısırdım. Tül perde duruyordu halen, güneşliği çekmemişti. Bu yüzden ay ışığı odamı dolduruyordu. İç çektim. Hava sakindi. Gökyüzü az bulutluydu.

"Neden aramıyor ki..." dediğimde iç çektim. İçimde değişik sıkıntı vardı.

En iyisi uyumaya çalışmak, sabah da ulaşmazsam atölyeye gitmekti.

Yoksa aklımdaki düşünceler beni yiyip bitirirdi.

Tabii nasıl uyuyacak ve sabahı edeceksem...

Buna Bir Son VerWhere stories live. Discover now