26. Bölüm

10.8K 658 62
                                    

Merhabalar...

Uzun zaman sonra kavuşuyoruz, düşüncelerinizi merak ediyorum. Yorumlarda buluşalım.

Uyarı vermeliyim ki geneli yetişkin içerikli, eğer rahatsızlık duyacaksınız okumamanızı tavsiye ederim. Bölüm manasını yitirmesin diye başka bir sahneye geçmeden bitirdim, devamı gelecek.

*

Her güzelliğin ardından kötülük kapıyı çalacak sanırdım küçükken çünkü ne zaman gerçekten mutlu olduğumu hissetsem hep gitme vaktim gelirdi benim. Yaşım ilerledikçe gitmek artık benim için sıradan bir eyleme dönüşmüştü, artık kötülüğün kapımı çalacağını düşünmeyi bırakmıştım çünkü güzelliği bile yarım yamalak yaşamaya başlamıştım hatta hüznü, öfkeyi ve hayal kırıklığını bile.

Hep gitme vaktim gelirdi çünkü benim.

Annemle lisenin ilk dönem karnesini aldığımda ders notlarım hakkında tartıştığımızı hatırlıyordum, bir sonuca varılmayan bir tartışmaydı çünkü önceden kararlaştırıldığı üzere ikinci dönemi babamın yaşadığı yere yakın bir yerde geçirecektim. Babamın yanında geçirdiğim zamanda ise arkadaşlarımdan memnun olmayışını hatırlıyordum ama bu da sonuca varılmayan bir tartışmaydı. Çünkü o dönemde bitmiş ve ben yazı babaannem ve dedemle geçirmek için babamın yanından ayrılmıştım ve haliyle de o arkadaşlarımla da bir kez daha görüşmemiştim.

Ferhat'ın on dördüncü yaş günü için pasta hazırlamama rağmen bir dilim bile yiyememiştim çünkü annemle Almanya'da yaşayan annesini ziyarete gitmem gerekmişti.

Bir şekilde, bu yaşıma kadar hep bir yerlere benim almadığım bir kararla gitmem gerekmişti. Kendi ayaklarım üzerinde durana kadar devam etmişti bu durum.

Şimdi işler değişmişti ama değil mi? Artık gitmem değil gelmem gereken yerler vardı ve saatte hiç önemli değildi.

"Artık saçlarını dağıtabilir miyim," dedi Etem güler bir ifade ile. "Tüm akşam bunu yapmayı bekledim de."

"Seninler," dedim.

Kalçalarımı sımsıkı kavrayan ellerin sert ve tutkulu dokunuşlarına teslim ettim onun için yanan bedenimi. Benim ellerimde rahat durmayarak onun sırtında boynunda dolanıp duruyordu. Dudaklarımın üzerindeki hoyrat dudakları yavaş yavaş nabzımı hızlandırmaya başladığında nefes almaya olan muhtaçlığım artsa da ondan bir saniye bile olsun uzaklaşmaya gücüm yoktu.

Dilini ağzımın içine yuvarladığında zevkin getirisiyle ağzımdan çıkan inleme onu da harekete geçirdi ve beni tek hamlede erkekliğin üzerine yerleştirip bastırdı. Dudaklarımız, acı ve şehvet arası inlemesi nedeniyle ayrılınca hiç vakit kaybetmeden sakaldan arınmış yüzüne oradan boynuna ve omuzlarına öpücüklerimi ve ısırıklarımı bırakmaya başladım. Hızla alıp verdiği soluklarıyla göğsü elimin altında körük gibi yanıyor beni de yakıyordu.

Tüm hücrelerimi ele geçiren zevk kontrolü aklımdan alıp kalbime vermişti.

Etem'in elleri kalçamdan belime doğru kayarak tişörtümün eteklerini kavradı, çıkarmamı istediğini anladığımda ona izin verdim. Üstümde sadece beyaz sütyen kalırken elinin tersi bel oyuğumda gezinmeye başladı, az önce kalçamı sertçe kavrayan eli şimdi tenimde narince geziniyordu. Bir kaç saniye önce fırtınalar kopan gözleri şimdi durgun bir denize dönüşmüştü.

Şehvetle baksa utanmayacağım adam dünyadaki en değerli şeymişim gibi bakınca utanıyordum. Gözlerimi gözlerinden çekip göğsüne indirdiğimde neden bir anda sakinleştiğini bulmaya çalışıyordum ama bu konuda pek de başarılı değildim. Yakınlaşıp nemli dudaklarını alnıma bastırdı, oradan şakağıma değip saçlarıma geçti ve koklayarak derin bir öpücük bahşetti bana.

GÜN IŞIĞI GİBİWhere stories live. Discover now