28. Bölüm

11.8K 755 124
                                    

Yorumlarınızla motive olduğumu bilmenizi isterim :))

Keyifli okumalar.

*

Güç bela yataktan çıktıktan sonra Etem elini yüzünü yıkamak için lavaboya geçmişti, bende mutfağa geçip ikimiz için hazırladığım kahveleri fincana koydum. Onun için hazırladığım kahvaltı sofrasında ki eksikleri de hallettiğimde sadece pantolonuyla girmişti mutfağa. Nemli saçları ve yüzüyle de her zamanki şık halinden farklı görünüyordu ama bu haliyle de gözümü ondan alamıyordum.

Sandalyeyi çekip oturduğunda sadece tek bir tabak olduğu için kaşları çatıldı.

"Sen yemiyor musun?"

"Sabahları pek iştahım olmaz, senin için hazırladım."

"Olmaz öyle ama," diyerek muhtemelen bana tabak almak için ayaklandığında kolundan tutup durdurdum.

"Gerçekten yiyemem hayatım, midem olmaz. Hem benim bir saatten fazla vaktim var, çıkmadan atıştırırım."

"Söz ver."

"Söz söz, hadi otur," dedim kolundan çekiştirmeye devam ederken. Yerine yerleştiğinde yanağından öpmüş ve onun gülümsemesini sağlamıştım. Kahvemi parmaklarımın arasına alıp tatlı sıcaklığının elimin içinde kaybolup gitmesinin keyfini yaşarken onu seyrediyordum.

"Bugün de yoğun musun?"

Bir kaç saniye kaşlarını çatarak düşündükten sonra fincanını eline alarak bana döndü.

"Muhasebecimle görüşmem gerek, öğleden sonra da tadilatın nasıl gittiğini görmek için mekana uğrayacağım. Fırsat bulursam da spora gideceğim, epeydir aksatıyorum."

"İyi bir uyku için de fırsat yaratmalısın Etem." Parmak uçlarım ensesinden ilerleyerek saç diplerine ulaştı. Nazik hareketlerle okşamaya başladım.

"O zaman yine yanına gelmeliyim."

Kıkırdayarak gözlerimi kaçırdım. Benimle her an flört etmesine bayılıyordum. "Anahtarım sende, müsait olup olmadığımı sormana gerek yok diye düşünüyorum."

"Anlaştık," dedi gözleri bedenimde dolanırken. Önüne dönerken fısıldar gibi tekrar etti kendini. "Anlaştık."

Kahvaltısının sonuna geldiği sıra masanın üzerine rasgele bıraktığım telefonuma uzanıp saati kontrol etti.

"Geç olmadan annemlere geçip duş alayım güzelim." Sandalyesini ittirip ayağa kalkarken onunla eş zamanlı hareket ediyordum. Birlikte odama geçtik, kırışmaya yüz tutmuş gömleğini üzerine geçirdi. Bu durumdan hiç memnun olmadığı yüz ifadesinden anlaşılıyordu. Usulca yanına yaklaşıp soğuk ellerimi gömleğinin açıkta bıraktığı göğsüne bastırdım.

"Buraya bir kaç eşyanı getirmelisin. Böylece duş almak için başka bir eve gitmek zorunda kalmazsın." Elimin altında yükselen göğsüne tırnaklarımı sürttüğümde belimden tutup beni kendine çekip gövdelerimizin çarpışmasına neden oldu. Aramızdaki tek engel benim ince tişörtüm olurken göğüslerim onun sert baskısı nedeniyle eziliyordu.

"Gerek yok ama beni buna ikna etmen gerekseydi eğer, ne teklif ederdin," dedi gözlerime bakmayı reddedip sadece dudaklarıma odaklanmışken.

"Hımm." Ellerimi boynuna çıkarıp tırnaklarımı bastırdım. Koyulaşan gözlerinin yanı sıra dişlerini birbirine kenetlemesi garip bir şekilde beni daha cesur olmaya teşvik ediyordu. "Üzerindekileri çıkarıp yıkanmana yardımcı olmayı teklif edebilirim sanırım."

Başını eğip dudaklarımızı birbirine sürttüğümde tırnaklarımı daha derine batırmadan edemedim. "bu kadar mı?"

"Daha ne olabilir ki," dedim masumane bir tavırla.

GÜN IŞIĞI GİBİWhere stories live. Discover now