8*Canlı Çiçeğin İntiharı

416 42 120
                                    

Jimin ve Taehyung aynı günde doğdukları için Jungkook, Taehyung, Jimin ve Yoongi'nin doğum günleri aynı olmuş oluyor ve hepsi yirmi yaşında. Namjoon'u hepsinden büyük düşünebilirsiniz. Yoongi Hyung diye hitap edince garip gelmesin diye söyleyeyim dedim.

Yazım yanlışlarını düzenlemeye sonra gelcem. Şimdilik böyle kalsın üşeniyorum.

İyi okumalar ❄️

❄️

Yazardan

"Neredeyse geldik." dedi Yoongi. Elini tuttuğu ruh eşini yaklaşık yarım saattir peşinden sürüklüyordu. Jimin etrafına meraklı gözlerle bakınmaya devam ediyor, itiraz etmeden Yoongi'nin peşinden gidiyordu. Bu yolun sonunun nereye çıkacağını bilmiyordu fakat yine de ruh eşine güveni tamdı. Bunu kendisi söylemiyordu, kalbi söylüyordu. Kalbi, kırmızı çiçeğinin yuvası, yalan söylemezdi.

Bir ruhun çiçeği her ne kadar eşine bağlanmak istese de eşinin solgun olduğunu hissedince ona küser, eşi tekrar renklenene kadar onu kabullenmezdi. Yaşadığı kalbe huzursuz hissettirir, güvende olmadığının sinyallerini verirdi. Eşi canlanmazsa günden güne kendisi de solar, ruhun bütün hislerini de kendisiyle birlikte öldürürdü. Buna canlı bir çiçeğin intiharı denirdi. Kimse, onu eşinin öldürdüğünü kabullenmezdi...

"İşte geldik." Yoongi aniden durunca Jimin de kendini durdurmuş, ruh eşine çarpmaktan son anda kurtulmuştu. Şaşkın bakışlarla etrafına bakındığında oldukça kalabalık bir meydanda olduklarını anladı. Sokak satıcılarının sesleri birbirine karışıyor, insanlar bir yere yetişmeye çalışır gibi hararetle dolanıyordu. Küçük çocuk sayısı da oldukça fazlaydı. Bunu biraz ileride olan çocuk parkına bağladı. Akşamın karanlığı rengarenk ışıklarla aydınlatılmış, bazı bölgelere ise büyük sokak lambaları konulmuştu. Bir şeye anlam verememişti Jimin. Meydanın etrafı polislerle sarılıydı. Ne yapacaklardı ki burada? En son kalacak yer aramıyorlar mıydı?

"Yoongi, neden buraya geldik?" dedi Jimin etrafa bakınmayı bırakıp ruh eşine dönerek.

"Sana iki seçenek sunacağım." dedi Yoongi ve kalabalıkta sesini duyurabilmek için çocuğa biraz daha yaklaştı. "Dövüşmek mi? Öpüşmek mi?"

"Ne?" Jimin duyduğu şeyle afallarken bunu neden sorduğuna anlam verememişti.

"Diyorum ki dövüşmek mi öpüşmek mi? İkinci seçenek bana daha cazip geliyor, ne dersin?"

"Neden sordun bunu? Anlamadım."

"Birazdan anlayacaksın." dedi Yoongi ve heyecandan buz gibi olan elini çocuğun kolu boyunca gezdirdi. "Şimdi cevap ver bana."

"Bilmiyorum." dedi Jimin. Yoongi'nin heyecanına bir de kendi heyecanı eklenince ölecek gibi hissetmişti. "Hangisini seçmeliyim?" Şimdiye kadar biriyle ne öpüşmüştü ne de dövüşmüştü. Ruh eşi olduğu için onunla öpüşmek daha mantıklı değil miydi? Durup dururken neden dövüşsünlerdi ki?

"Dudaklarıma baktığın için cevabımı aldığımı düşünüyorum." dedi Yoongi ve göz ucuyla biraz ötelerinde duran tanıdık polis arabası plakasına baktı. Tam da yerinde durmuşlardı, bir yere gitmelerine gerek yoktu. Diğer elini çocuğun ensesine yerleştirdiğinde Jimin hissettiği soğuklukla ürpermişti. Ruh eşinin elleri cidden fazla soğuktu. Eylül ayında olmalarına rağmen hava da çabucak soğumuştu gerçi.

"Bana güven." Dudaklarını sarı saçlı çocuğun dudaklarına bastırmadan önce söylediği son şey bu olmuştu Yoongi'nin. Jimin ellerinin aksine sıcak olan dudaklarıyla kendinden geçerken gözlerini yavaşça yumdu ve ruh eşine güvenmeyi seçti. Dudakları hareket etmiyordu, sadece birbirlerine yapışmış halde öylece duruyordu. Ensesindeki el için aynı şeyi söyleyemezdi. Yavaş ve neredeyse hissedilmeyecek gibi olsa da saçlarının arasında dolanan parmakları hissediyordu. Bacaklarının yanında sallanan ellerini kaldırıp ruh eşinin omuzlarına koydu ve sıcak bir dalganın dudaklarından midesine kadar inmesine izin verdi. Garip hissediyordu. Bu öpücük ona garip hissettirmişti.

RUNAWAY •Taekook•Where stories live. Discover now