11

18 3 0
                                    

Aynanın önündeyim. Gözlerim ıslak saçlarımda geziniyor ve aklıma gelen tek şey yeşil gözler.

Sonsuza kadar kapattığım o yeşil gözler.

İçim yanıyor, çığlık atmak istiyorum ama kendimde o gücü bile bulamıyorum.

Yanaklarımdan akan sıcak göz yaşlarını hissediyorum, dudaklarıma kadar inip tuzlu bir tat bırakıyor. Ardı ardına aynı hisle sarmalanıyorum.

Biliyorum, özür dilemek beni kurtaramaz.

Ruhum kapkaranlık, kalbim kırık, gözlerim ıslak. Terk ediliyorum, dejavu. Kendimi terk ediyorum, yakında gideceğimi biliyorum.

Sadece birkaç günüm kaldı, sonra yok oluyorum. Kimse beni hatırlamayacak hatta arkamdan üzülen kimse olmayacak. Olmamalı da çünkü bende kendime üzülmüyorum. Hak ediyorum. En kötüsünü hak ediyorum. Aldığım nefes bile bana isyan edercesine ciğerlerime batıyor.

Yoruluyorum.

Omuzlarım taşıdığım ağır yükten kurtulmak istiyor, tekrar nefes almak istiyorum. Kendime olan inancımı tekrar kazanmak istiyorum.

Babamı istiyorum. Onunla olan anılarımı, gülüşümü geri istiyorum ama istediğim her şey olmuyor. Sanırım hayat bu. Ne kadar istersem o kadar istediğim şeyden uzaklaşıyorum.

Alışmalıyım, unutmalıyım. Dile kolay geliyor ama kalbi yaralıyor. Unutmak bile tarifsiz bir sızıya sebep oluyor içimde.

Kendimi bulamıyorum. Bulmam gerektiğini biliyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.

Bir zamanlar aşk dolan kalbimde şimdi pişmanlıkla taşıyor, zehrini dolaştırıyor tüm bedenimde.

Hayal ediyorum. Onun yüzünü, gülüşünü, sesini. Tek yapabildiğim hayal etmek, fazlası yok. Hiçte olmadı. Olmamalıydı, ben onun hayallerini elinden alan kadındım.

Ben bir ölüm meleğiydim ve girdiğim her yere ölüm getirmiştim.

Düşüncelerimde can çekişiyorum. Aşk bir insanı nasıl bu hale getirir Marie? Aşk bir insanın kalbini nasıl siyaha boyar?

Gitmek istiyorum, tüm zerreme kadar yok olmak. Bir yandan da istemiyorum, onsuz öleceğimi düşünüyorum.

Onsuz veya onunla ne fark eder ki? İçimde çoktan bir şeyler ölmüştü bile. Beni ben yapan şeylerin uzun süredir olmadığını biliyordum zaten.

Yalnızlığımla çürümektense onsuzluktan ölmeyi tercih edebilir miydim?

Beni kurtarmasını istiyordum. Tek dokunuşu, bakışı, öpüşü... Belki de bencildim, ona öyle ihtiyacım vardı ki onun hayallerini unutmuştum.

Hayallerinde ben olmadığım kesindi ama onu öpmek istiyordum.

Onu öpmeliydim.

Onu öpmeden gidemezdim.

Ah, onu öpemezdim ki.

Derin bir nefes alıp aynanın karşısından dikilmeyi bıraktım. Düşünmek beni yoruyordu, uyuşmak istiyordum. Gülmek, unutmak. Belki de Ramin bunu yapardı. Bana güzel bir ot sarar ve uyuşmamı sağlardı. Belki de daha iyisi.

Odama geçip telefonumu aldım. Arkadaşım bile sayılmayan Ramin'e kısa bir mesaj attıktan sonra hazırlanmadan evden çıktım. Ne için hazırlanacaktım ki?

İçim bir bataklıkken dışım güzel gözükse ne olacaktı?

Tüm bunların ne anlamı vardı?

Ayaklarım tanıdık yolları aşarken gözlerimi sokak lambasının aydınlattığı sokakta gezdirip yalnız hissetmemek için birilerini arıyordu.

Angel Of Death / Zaylena Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz