2

183 21 47
                                    

Fırçamı tuvalin üzerinde dikkatlice hareket ettirirken aklımda sadece dün gördüğüm o keskin ve güzel mavi gözler vardı.

Fırçamı karıştırdığım boyalara daldırıp mavi gözleri boyamaya devam ettim. Gözlerim yanda duran tuvale kaydığında dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi.

Gina'nın yeşil gözleri, tıpkı bana dehşetle baktığı günkü gibiydi.

Son rötuşlar için fırçamı kırmızı boyaya daldırdım ve mavi gözlere biraz gözyaşı ekledim, böyle daha güzeldi ve beni daha da tatmin ediyordu.

Eserimi tatmamlamak için neredeyse hiç uyumamıştım ama değmişti çünkü onlar bu dünyadan ayrılırken bu gözlere bakıp Zayn için neler yaptığımı hatırlayacaktım. Onu bu lanetli gözlerden kurtardığım aklıma geldikçe içim mutlulukla dolacaktı.

"Marie, orada mısın?"

Üvey annem Lena'nın sesini duyar duymaz elimdeki fırçayı bırakıp ayaklandım. "Evet?"

Kapım yavaşça açıldı. Huzursuzdum, çizimlerimi yaparken rahatsız edilmeyi hiç bir zaman sevmezdim ama o bunu umursamadan içeri daldı. "Hazır mısın? Doktorun bizi bekliyor."

Doktorum, o kadın kesinlikle benim ümitsiz vaka olduğumu düşünüyordu ve beni uyuşturmak için tonlarca ilaç yazıyordu.

Üvey annem ve doktorum o ilaçları içmediğimi bilse ne düşünürdü?

Aslında bu umrumda bile değildi. Fazla düzenli olmam, bir şeylere fazla bağlı kalmam  ya da ruh halimin aşırı değişken olması onlar için bir sorun olsa da ben bunu gayet seviyordum.

Normal olmayan ben değildim, kesinlikle onlardı.

"Bana biraz müsade eder misin?" diye sordum Lena'ya. Anlayışla kafasını olumlu anlamda salladı ve çizim odamdan ayrıldı.

O gittiğinde yeni yaptığım eserimi kuruması için camın önüne bıraktım ve boyalarımı rengine göre tekrar raflara dizip her şeye son kez göz attıktan sonra ileride beni izleyen Gina'nın yeşil gözlerine baktım. "Görüşürüz Gina."

Kendi kendime gülüp odadan çıkmadan önce eve geldiğimde ilk iş olarak Gina'nın gözlerine de gözyaşı eklemeyi kafamda not etmiştim.

Merdivenleri yavaşça inip geçerken duvarda duran birkaç tabloyu düzelttim. Evdeki tüm tabloları ben çizmiştim ve hepsinin benim için bir anlamı vardı.

Mesela salonumuzda duran nehir, Gina'yı boğduğum nehirin tıpa tıp aynısıydı.

Gördüğüm şeyleri asla unutmazdım, bunun sebebi de her şeyi çizmemden kaynaklanıyordu.

Lena'nın sabırsızca beni kapının önünde beklediğini görünce adımlarımı hızlandırdım ve ondan önce evden çıkıp arabaya yerleştim.

Doktora gitmekten haz almıyordum ama Lena gerekli olduğunu düşündüğü için buna mecburdum. Belki de babamın ölümünden sonra iyice kafayı yediğimi düşünüyordu.

Belki de gerçekten kafayı yemiştim.

•••

Doktorum  Megan, her zaman olduğu gibi beyaz bir gömlek gitmişti ve her zamanki gibi kırışık yakaları beni aşırı rahatsız ediyor ve içimde düzeltme isteği uyandırıyordu.

"Annenle konuştum." dedi dolma kalemindeki mürekkebi boş yere beyaz kağıdın üzerinde harcarken.

Bir bok yazmadığını biliyordum çünkü onun da her hareketini ezberlemiştim. O sadece mesai saati bitene kadar burada zaman öldüren acınası biriydi ve üç kuruş para için belki de nefret ettiği bir mesleği yapıyordu.

Angel Of Death / Zaylena Where stories live. Discover now