5

141 16 23
                                    

Ellerimdeki siyah eldivenleri bileklerime kadar iyice çekerken önümde duran evin camından içeri baktım.

O piç içerideydi ve yalnızdı, tam istediğim gibi.

Onu bulmam çok zor olamamıştı, Eva sayesinde. Hayatını gizli yaşamayan insanlardan biriydi ve şu an bundan pişman olacaktı.

Başıma geçirdiğim siyah maskeyi iyice aşağı çektikten sonra sırt çantamı sırtıma taktım ama önce içinden gerekli şeyleri aldım ve elimdeki beyzbol sopasını sallayarak gülümsedim.

Bu gece gerçekten eğleneceğimi biliyordum.

Kapının önüne geçmeden önce camdan sızan ışığın kesildiğini görmüştüm. Saat epey geç olduğu için muhtemelen uyumaya gidiyordu ama bu günden sonra bir daha hiç uyanamayacağından haberi yoktu.

Kapıyı çaldım, elimdeki spreyi hazırda bekletiyordum. Kapı açılır açılmaz fotoğraflardan aşina olduğum sima ile karşılaşınca spreyi yüzüne boşalttım.

Zavallı ne olduğunu anlayamadan afallamış bir surat ifadesiyle birlikte yere yığılmıştı.

Etrafıma bakındım, kimse yoktu. İçeri geçip beyzbol sopasını bir kenara bıraktım ve onu ayaklarından tutup salona sürükledikten sonra kapıyı kapattım.

Yalnız yaşayıp yaşamadığını bilmiyordum bu yüzden elimi olabildiğince çabuk tutmam gerekiyordu. Bir de henüz uyanmasını istemiyordum.

Evden bir sandalye bulup yerde duran bedenini kollarının altından tutarak zorlukla kaldırdım ve sandalyeye bıraktım.

Baya ağırdı piç.

Sırt çantamı sırtımdan çıkarıp içinden bant aldım, ellerini ve ayaklarına sandalyeye bantladım. Böylelikle bana zarar verme olasılığını da yok etmiştim, şimdi ise tek yapmak gereken uyanmasını beklemekti.

Karşısına bir sandalye koyup beyzbol sopamı elime aldım ve onun uyanmasını beklemeye başladım. Yüzünde hiç bir mimik yoktu oysa ki ben onu acı içinde görmek istiyordum.

Kısa bir süreden sonra hareketlenmeye başlamıştı. Önce kaşları çatıldı, gözlerini açmaya çalıştı sonra ise dudakları aralandı ve titrek bir nefes aldı. Gözleri tamamen açıldığında gözlerini salonda gezdirdi. İçeri süzülen ay ışığı ve sokak lambasının haricinde hiç bir ışık kaynağı yoktu bu yüzden gözlerinin karanlığa alışması biraz uzun sürdü.

Beni fark ettiğinde titrek nefesleri kesilmişti ve gözleri dehşetle açıldı. Kalmak istedi ama onu sandalyeye sabitlendiğimi fark eder etmez korkuyla çırpınmaya başladı. "Kimsin sen!?"

Dudaklarımda şeytani bir sırıtış belirdi. "Ölüm meleğin."

Kollarını sertçe kendine çekti ama sıkıca sardığım bantlar kıpırdamasına bile izin vermiyordu. "Ne bu? Şaka mı? Eliza sen misin ?!"

Ona adımladığımda mavi gözleri maskenin açık bıraktığı gözlerimle kesişti. Bir süre durup sadece gözlerine baktım ve iyice aklıma kazıdım. "Sen çok kötü bir şey yaptın Trevor."

Hiç durmadan elindeki bantlardan kurtulmaya çalışma çabası beni güldürdü. "Lütfen! Ne yaptıysam özür dilerim, bırak beni!"

En sevdiğim kısım, yalvarmalarıydı.

Dudaklarımdaki gülümseme büyürken onun bunu görememesine üzülmüştüm, bu yüzden yüzümdeki maskeyi çıkardım.

Yüzümü görür görmez gözleri kısılmıştı, beni tanıyor gibiydi. "Sen... o çoçuğun arkadaşısın."

Angel Of Death / Zaylena Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin